Bionic Commando
                  

İşletim Sistemi: Microsoft Windows XP SP2 / Windows Vista (service pack opsiyonel, SP olmadan da çalışır)
İşlemci: Dual-core processor (Intel Core 2 Duo 2.4 GHz veya AMD Athlon X2 5200+ 2.6 GHz)
Bellek: 1.5 GB RAM
Ekran Kartı: DirectX 9.0c/Shader3.0 uyumlu, VRAM 512 MB (NVIDIA GeForce 7800 series veya ATI Radeon X1900)
Ses kartı: DirectX 9.0c uyumlu ses kartları
HDD: 8.0 GB boş alan

80'li ve 90'lı yıllarda çocuk olanlar için iki tane önemli kahraman vardı. Bu adamların filmleri mutlaka izlenir ve herkes bir şekilde onlara özenirdi. Birincisi, Rambo olarak Sylvester Stallone, diğeri ise Terminator ve Commando rolleriyle Arnold Schwarzenegger. Şimdiler de Sly sarkık kaslarıyla orta yaş bunalımında bir adam. Arnold ise Kaliforniya Valisi olarak tanınıyor. Ama bahsettiğim dönemler de çocuk olanlar onları hep, kasların ve silahların ustası olarak hatırlayacaklar. Tek kişilik ordu furyası bu adamlar, erkeksi tarzları ağır hareketleri az ama cool konuşma teknikleriyle hepimiz için kahraman olmuşlardı. Haliyle bu ikili gayri resmi olarak oyun dünyasına çok konuk oldu. En ünlüleri Contra'ydı. Bu ünlü platform oyunun kapağında resmen Arnold ve Sly'ı görüyorduk. Arnold, Predator filmindeki ünlü sahnelerinden birisiyle, Sly ise Rambo olarak çizilmişti. Diğer ünlü olan ise, konusu ve farklı özellikleriyle Contra'yı sollayacak olan Bionic Commando'ydu. Burada bu iki ünlü oyuncunun tek vücutta birleşmiş halini görüyorduk. Amerikan tarzı asker tıraşı, güneş gözlükleri, kasları ve biyonik koluyla, bu karakter tüm çocukların hayaliydi. Capcom'un bu oyununu diğer rakiplerinden ayıran en büyük özellik ise Spencer'ın biyonik koluydu. Bu sayede, sağa sola tutunup kendimiz yukarı çekebiliyorduk. Ya da sarkaç gibi sallanıp bir platformdan diğerine atlıyorduk. Bu sırada ise, karşımıza çıkan düşman askerlerini vuruyorduk. Bu kolun diğer özelliği ise Spencer'a müthiş bir güç vermesiydi. 80'ler de zaten bir biyonik ve robot furyası vardı. Herkes 2000'li yılarda bu tarz şeylerin çok yaygın olacağını düşünüyordu. Spencer bu koluyla, etraftaki ağır valileri düşmanın kafasına atabiliyordu. Bazı mermileri de durdurabiliyordu. Ancak Bionic Commando'da uzmanlaşmak ve tam zevkiyle oynamak gerçekten çok zordu. O yüzden uzun yıllar oynanmaya devam etti…



Geçtiğimiz yıl bu efsanevi oyunu günümüz grafikleriyle tekrar düzenlenmiş olarak oynama şansımız oldu. Bionic Commando Rearmed adlı oyunda, ilk oyunun tarzı koruyup orijinalliğini bozmayan eklentilerle başarılı bir tekrar yapım (remake) olarak tarihe geçmiş oldu. Aynı zamanda bu, efsanenin geri dönüşünün de habercisiydi. Capcom 20 yıl sonra, Bionic Commando serisinin diriltmeye karar verdi. İlk oyunun devamını anlatan, yeni bir oyun yapılıyordu. Oyun eski günlerin hatırına konsola daha önce çıkartıldı. PC'ler ise uzun bir bekleyişten sonra, bu sıcak yaz günlerinde, maceranın adı Nathan "Rad" Spencer ile tekrar buluşuyor. İlk oyunu tecrübe etmek ve hikayesini öğrenmek için Rearmed'ı tavsiye ederim. Ancak oynamak da ısrar edenler için ilk oyunun hikayesi kısaca şöyleydi. Commando oyunun kahramanı Super Joe, gizli bir görevdeyken kaybolur. Onu kurtarmak ve Imperial kuvvetlerinin ne yaptığını bulmak, FSA'nın (Federal States of America) yeni silahı süper asker Nathan Spencer'a verilmiştir. Ünlü Bionic Commando'muz göreve böyle başlar. Ancak ilerledikçe, hem FSA ile yaptığımız telsiz konuşmaları hem de düşmanın bilgisayarlarını hackleyerek öğrendiğimiz bilgilere göre, Imperial'lar Project Albatros kod adlı bir deney üzerinde çalışmaktadır. Zamanla Spencer bu projenin aslında Imperial'ın ünlü lideri, Master-D'yi diriltmeyi hedeflediğini öğrenir. Bundan sonra ise görevi arama kurtarmadan çok, esas gücünü test edebileceği bir bul ve yok et görevi haline gelir… Oyunun orijinal Japon sürümünde Imperial'lar Nazi İmparatorluğu, Master- D ise Hitler'in ta kendisiyiydi. Ancak Batı'da bu hikaye çok fazla tepki alınca, Capcom olayı Nazi'leri ve Hitler'i anımsatan kurgusal yeni isimlerle değiştirmeye karar verdi. Böylece tüm dünyaya yayılan ikinci versiyonla birlikte, her şey de değişmiş oldu.

Eski dostta yeni imaj

Nat Spencer, orijinal oyunda tam bir 80'ler tipiydi. Kamando pantolonu, saç stili, hafif ukala gülüşü, güneş gözlüğüyle birlikte o yılların aksiyon filmlerinden fırlamış gibiydi. Yeni oyundaki Spencer ise karakter tasarımı olarak günümüze aktarılmış. Artık daha hırçın ve günümüz insanı gibi halinden memnun olmayan bir tipi var. Saçları uzun ve rasta modelinde olmuş. Güneş gözlüğü takmıyor, yüzündeni ukala gülüşü kaybolmuş, yerine daha vahşi bir tipi var. Bu haliyle, Kurt Russel'ın hayat verdiği Snake Plissken karakterine benziyor. Ayrıca tipinde hafiften bir Lost'un Sawyer'ını andırma da var (bana Orlando Bloom'u anımsatıyor nedense? - Emre Acar). Nathan en son Master-D'yi yenmiş ve FSA için bir kahraman haline gelmişti. Ancak yeni oyunda, her şey çok daha farklı bir yerden başlıyor. Artık oyun daha karanlık bir ortama sahip. Spencer, emire itaatsizlikten dolayı hak etmediği halde hapishaneye atılmış ve orada idam edileceği günü bekliyor. Kolu kendinden alınmış. Bir zamanlar kahraman görünen ve imrenilen biyonik askerler artık, kendi devletleri tarafından istenmiyor. Kukla halkta hükümetin bu dediklerini düşünüp, biyoniklerin gücünden korkmuşlar ve sonuçta Biyonik Avı başlamış. Biyonik parçalara sahip olanlar, bulunduğu yerde yok edilmiş ya da bu parçalardan kurtulmaya zorlanmış. Böyle bir dönemde, Super Joe'nun başında olduğu T.A.S.C yetkisiz göstermelik bir birim. Esas amaçları, biyonik askerler yaratıp eğitmekten şimdi Joe üstün yetkili ama hiçbir işe yaramayan bir birimin başı. Bu karanlık dönem, kendi sorunlarını da yaratmış, dünyanın başı artık Bio-Reign adlı terörist grupla dertte. Adından da anlaşıldığı gibi, bunlar biyonik parçalara sahip insanlardan oluşan bir grup. İçlerinde eski, T.A.S.C elemanları ve Imperial askerleri de var. Ascension şehrinin Bio-Reign teröristleri tarafından bombalanmasından sonra Spencer'a tekrar ihtiyaç duyulur. Spencer da bir zamanlar ihanete uğradığı hükümetine vatanseverlik ve kişisel nedenlerden dolayı tekrar hizmet etmeye karar verir. İşte böylece yeni nesil Bionic Commando maceramızda başlamış oluyor. Spencer oyuna biyonik kolu olmadan başlıyor. Yapımcılar bu kolun değerini daha iyi anlayalım diye böyle bir şey yapmışlar çok belli. Ama hala senaryo gereği, göreve bir askeri en büyük silahından mahsur yolluyorlar anlamış değilim. Ascension Şehrinin yıkıntılara arasında oyuna başlıyoruz. İlk görevimiz, Spencer'ın biyonik kolunu bulmak. Sıradan bir TPS oyunundaki aksiyonları yaptıktan sonra, kola ulaşıyoruz ve esas macera da başlıyor. Bundan sonra oyunun esaslı bir eğitim bölümü var. Bazı oyunlar da eğitim bölümü öylesine yapılmıştır tam anlamıyla bir şey öğretmez. Ancak Bionic Comando'nun yapımcısı Grin oyunu tam anlamıyla öğreten bir eğitim bölümü hazırlamış. Ancak bu eğitim bölümünde yapabildiğimiz her şeyi, oyun sırasında hemen yapamıyoruz. Çünkü oyunda bir çeşit gelişme sistemi var. Mantıklı bir açıklamayla bu olayı senaryoya da uygun hale getirmişler. Mekanik kol sayesinde oyunda görebildiğimiz hemen her şey ile etkileşime geçiyoruz. TPS oyunlar da pek alışık olmadığımız bu özgürlük oyuncuyu etkiliyor. Üstelik fare sayesinde, oyunun kontrolleri konsol versiyonlarına kıyasla çok daha başarılı. Spencer fare ile işaretlediğimiz her yere, koluyla tutunabiliyor. Buralara kendini çekebiliyor. Aynı şekilde direk ya da reklam tabelası gibi şeylere de tutunup burada sallanabiliyoruz. Orijinal oyunun en büyük özelliği yeni nesilde de devam ediyor. Rearmed'daki gibi sarkaç misali sallanırken, fiziki kanunlara uymamız lazım. Bir yere ulaşmak için ya da daya yükseğe sıçramak için sallandıktan sonra, bu hareketten aldığımız gücü kullanmamız lazım. Kısacası, sallanmanın verdiği güç ile çok daha uzaklara sıçrayabiliyoruz. Dev haritalar ve yıkık şehirler de dolaşmamıza rağmen, oyun eski platform tadından hiçbir şey kaybetmemiş. Havada asılı balonlar, ağaçlar, reklam panolarıyla birlikte oyun hala platform gibi duruyor. Bir süre sonra kontrollere alışında, yaptığımız hareketler oyunu, çok zevkli hale getiriyor. Binadan binaya sallanmak oradan oraya zıplamak o kadar zevkli ki, bazen dövüşmeyi bırakıp sırf bu hareketleri yapmak için oradan oraya sallanıp durdum… Bu sefer Spencer'ın karşısında tam dişine göre düşmanlar var. Teröristler aynı onun gibi, biyonik parçalara sahip. Haliyle onlarla dövüşmek hem zor hem de bir o kadar zevkli. Super Joe bu oyunda bizi yönlendiren kişi olmuş. Bol bol telsiz konuşmasıyla, gideceğimiz yerleri anlatırken aynı şekilde bizi senaryo konusunda bilgilendiriyor.

Savaş bittiğinde askerlere ne olur?

Bionic Commando'da bol aksiyon az diyalog ve video mantığı var. Hikayeyi öğrenmek isteyenler için, yapımcılar telsiz konuşmaları ve etraftaki terminalleri hackleme özellikleri koymuşlar. Terminal hackleme oyunda en çok yapacağımız işlerden birisi. Bunu yapmak için, kolumuzu terminale fırlatıyoruz. Daha sonra da ekranda çıkan hackleme tuşuna basıyoruz. Bu sayede, cihaz etkisiz hale getirilmiş oluyor. Cihazı hackleyince aynı zamanda, düşmanın iletişim ağına da girmiş oluyoruz. Burada senaryoyla ilgili bilgileri öğreneceğimiz düşmanın yazışmalarını ve talimatlarını okuyabiliyoruz. Bionic Commando'da konu arka planda gözükebilir ama kesinlikle yetersiz değil. Aksine çok doyurucu ve merak uyandırıcı bir konu var. Telsiz konuşmalarıyla yapımcılar oyuna, eski savaş filmlerinin tadını koymaya çalışmışlar. Spencer ile Super Joe'nun konuşmaları, geçmişle ilgili hesaplaşmalar, vatanseverlik, ihanet ve ilk iki oyun arasındaki boşlukları doldurma gibi birçok konuyu işliyor. Konuşmaları sayesinde Spencer hareket edebildiği için, ben konu monu anlamam aksiyon isterim diyen oyuncular da oyundan gayet memnun olacaklar. Tam tersi düşünen ve oyunların konusuna hayran oyuncular ise bu ciddi ve dramatik ortamdan çok büyük zevk alacaklar. 20 yıl önce kim bu gayet erkeksi ve kaya gibi adamın büyük bir dramın parçası olacağını düşünebilirdi ki? Geçen zamanla birlikte aksiyon kahramanlarının da görevleri artmaya başladı. Eskiden kaslarını gösterip, silahla onu bunu vururlarken ve bunu yaparken umursamazca gülümserken, şimdi hikayeleriyle de insanları etkilemek zorundalar…



Oyun her bakımdan yeni bir seri yaratma hedefinde olduğunu gösteriyor. Bionic Commando'da aksiyon dolu anlar yaşarken, bir yandan ise ilk oyunun öncesini anlatan dokümanlara ve konuşmalara tanık oluyoruz. Spencer'ın bu kola nasıl sahip olduğu ve tüm ülkenin sevdiği bir kahramanken nasılda gözden düştüğünü, film gibi bir senaryoyla öğreniyoruz. Hatta bu konuda oyunda bir espri bile var. Bir yerde Spencer'ın ve ilk oyundaki kahramanların dev heykelleriyle karşılaşıyoruz. Özellikle Spencer'ın heykelinde yazan "Kahramanlığın modası asla geçmez" sözü çok iyi bir gönderme olmuş. Bionic Commando'ya hem kendi hükümeti hem de teröristler tarafından hain gözüyle bakılıyor. Teröristler Biyonik Avı'na rağmen, hala hükümetin yanında olduğu için, FSA ise emirlere uymadığı için Spencer'a bu lakabı uygun görmüşler. Bu dramatik ve karanlık ortam oyuna en iyi şekilde yansıtılmış. Karşımızda harabeye dönmüş koca bir şehir var. Bu şehirde av ya da avcı olmak sizin yaratıcılığınıza bakıyor. Bionic Commando'nun yarı serbest bir oynanış tarzı var. Kolun özellikleri ve platform tarzı dövüşler için en yaratıcı şekilde uygulanmış. Kolun güçlerini açmak ve daha güçlü olmak için öncellikle oyunun bize sunduğu challange görevlerini bitirmek lazım. Bunları yaptıkça, Spencer daha etkili bir ölüm makinesi hale geliyor. Kahramanımız üç tane silah türü kullanabiliyor. Birincisi sürekli elinde olan, tabanca diğeri ise FSA tarafından arada bir yollanan silahlar. Son olarak el bombalarıyla düşmanın korkulu rüyaları oluyoruz. Ancak oyuna alışana kadar düşman korkulu rüyamız oluyor. Joe'nun yolladığı silahlar, tasarım olarak müthiş. Ancak belirli zamanlar da bir kapsül ile atılıyor. Bu silahlar, Super Joe'nun orijinal karakteri olduğu Commando oyunundan kalma, makineli tüfek, müthiş yaratıcı bir tasarıma sahip pompalı tüfek, bomba fırlatan tüfek, olmazsa olmaz sniper ve roket atar. Bu silahlar belki her oyunda var ancak Bionic Commando'daki yaratıcı tasarımları sayesinde, bazılarını ilk kez kullanmış gibi olacaksınız. Özellikle, 5-6 kişiye aynı anda kilitlenip onları öldürebilen roket atar oyundaki en etkili ama bir o kadar da az bulunan silah. Ne yazık ki, senaryo gereği oyunda mermiler çok az bulunuyor. O yüzden onları deli gibi etrafa saçma yerine, tek tek sayıp altın gibi kullanmak lazım. Nişan alma sistemini daha iyi hale getirmek için Grin'in bu yıl içinde çıkan oyunlarında bulunan, yakınlaşma sistemi Bionic Commando'ya da eklenmiş. Ancak Wanted ve Terminator Salvation'dan farklı olarak Spencer her istediği yerde ve zamanda nişan alabiliyor. Diğer oyunlar da siper gerekliydi. Gelelim kolun özelliklerine. Biyonik kolumuz aslında oyundaki en etkili ve güçlü silah. Bu kol sayesinde, düşmanları kendimize çekip onları rahatça öldürebiliyoruz. Aynı şekilde tam tersini yapıp, kendimizi düşmana hızlı şekilde çekip ağırlığımızla ezilip ölmesini sağlayabiliyoruz. Etraftaki, taş, araba, metal eşya, kutu ve hatta düşmanların cesetleri gibi her türlü şeyi, kolumuzla havaya fırlatıp, sonra da ona havada tekrar vurup düşmanların üzerine atabiliyoruz. Bu hareketi yapması ve izlemesi, yazmasından daha zevkli diyebilirim. Aynı şekilde uzaktaki eşyayı, kolumuzla havaya kaldırıp, düşmanların üzerine fırlatabiliyoruz. Arabaları ve cesetleri, insanların üzerine fırlatmak pek düzgün bir davranış olmasa da oldukça zevkli oluyor. Özellikle düşmanları kendi üstlerinden düşen eşyalarla öldürmek oyunda en çok hoşuma giden şeydi. Bu tarz bir ayrıntıyı yapabileceğimiz çok fazla oyun yok…

Oyunun yarı serbest bir sistemi olduğunu söylemiştim. Spencer neredeyse yenilmez bir karakter. Ancak, radyasyon ve su ona mermilerden bile çok zarar veriyor. Bu iki maddeye yaklaştığı an hemen ölüyor. Tamam yapımcılar, görünmez duvar taktiği olarak radyasyonu oyuna koymuşlar. Ancak bazen öyle komik şeyler oluyor ki insanın oyuna olan bağlılığı kopuyor. Suya düşünce kolunun ağırlığından dolayı, Spencer boğulmaya başlıyor. Bu can sıkıcı olaylar dışında düşmanla istediğimiz gibi dövüşebiliyoruz. Koca şehir bizim için bir av alanı. Etrafımız düşmanlar tarafından sarılınca, en yüksek yere tırmanıp sonra onların üzerine atlayabiliyoruz. Spencer yüksekten düşünce ölmüyor, ancak özel hareketi sayesinde, düşmanları ezip öldürebiliyor. Aynı şekilde kolumuzla bir yere tutunup, sallanarak düşman mermilerinin hedeflerinden kaçabiliyoruz. Ancak, bizim de düşmanı vurmamız zorlaşıyor. Her daim Kara Murat gibi düşmana direk saldırmak zorunda değiliz. Kurnazlık yapıp, etraftan dolaşıp onlara pusu kurabiliyoruz. Ya da yüksek bir yere tutunup, kafalarına bomba atarak da bu işi halledebiliyoruz. Daha önce dediğim gibi, bu konu tamamıyla oyuncunun, yaratıcılığına bırakılmış. Özellikle Boss savaşları, Bionic Commando'nun en sinir bozucu ve zevkli anlarını yaşamınızı sağlıyor. Her Boss'u yenmek için özel bir taktiğe ihtiyacımız var. Bazılarını sadece kolumuzla, bazılarını silahla, bazılarını da her ikisiyle öldürebiliyoruz. Ancak çoğu yer de oyun bizden çeviklik bekliyor. Buna rağmen Spencer hiç de çevik bir karakter değil. Üstelik sağda solda takılı da kalabiliyor. Özellikle çeviklik ve hız gerektiren yerlerde bunun olması, gerçekten can sıkıcı…



Oyunun en büyük eksisi, kayıt sisteminin olmamasından kaynaklanıyor. Bunun yerine eski usul checkpoint sistemi kullanılmış. Yani her istediğimiz yerde oyunu kaydetmek yerine, belirli yerlerde oyun kendini kaydediyor. Konsolcular buna alışık ama bari PC versiyonunda yapımcılar düzgün bir save sistemi koysaymış. İlk oyundaki gibi, etrafta özel eşyalar topluyoruz. Bunların hepsini toplarsa, oyunla ilgili ekstra özellikler açılıyor. Ancak bu eşyalar öyle sapa ve ölümcül yerlerdeki, almak için bayağı uğraşmak gerekiyor. Normalde bu sorun değil hatta oradan oraya atladığımız için daha da eğlenceli olmalı. Ama save sistemi olmayınca tam bir işkence oluyor. Çünkü, 15-20 dakika uğraşıp, tüm adamları türlü türlü aksiyonla öldürdükten sonra, bir tane koleksiyon simgesinin almak için ölüyoruz. Bu genelde, radyasyon yüzünden oluyor, serpintili bölgeye kazayla yaklaşınca, kaçana kadar ölmüş oluyoruz. Peki ölünce ne oluyor? O 15-20 dakikalık aksiyonun başına dönüyoruz. Bir de bu ölümlerin, oyunun sistemi yüzünden olması insanı iyice kızdırıyor. Spencer yeterince çevik olmadığı için, tek bir düşman tarafından öldürülmek çok sinir bozucu. Mesela, ben bir bossu bayağı uğraşıp öldürdüm, ancak boss yere devrilirken üzerime düştü. Bu hareket sorunu yüzünden kaçamadığım için, boss ile tekrar dövüşmek zorunda kaldım. Kayıt sistemi oyunun hak ettiğinin çok altında değer görmesini sağlıyor. Bionic Commando grafik olarak müthiş özelliklere sahip. Mekanların tasarımı çok etkileyici, her yer iç karartıcı harabelerden oluşuyor. Ancak batan ve doğan güneş, akarsular, kızıl gök yüzü gibi müthiş doğa olayları bu karamsarlığı bozuyor. Bunlar o kadar iyi yansıtılmış ki, çoğu zaman oynamayı bırakıp bu doğa olaylarını izledim. Uzaktaki şeylerin daha bulanık görünmesi, hızlı aksiyon sahnelerinde, etrafı net görememek gibi detaylar oyunu çok daha zevkli kılıyor. Özellikle, aksiyon sahneleri ve eşya fırlatmada fizik kurallarının geçerli olması, yapımcıların ne kadarda uğraş verdiğinin göstergesi. Bionic Comando PC'ye gerçekten yeni nesil grafiklerle çıkan nadir oyunlardan. Spencer'ın biyonik kolundaki detaylardan, şelaledeki ışıltıya kadar bunu fark edebiliyoruz. Özellikle yağmurlu bir bölüm var ki, hem grafik hem tasarım hem de ses efektleri olarak, oynayanı zevkten dört köşe yapıyor. Seslendirmeler çok başarılı olmuş. Spencer'ı Faith No More solisti Mike Patton tarafından seslendirilmiş. Tam bir oyun hayranı olan Patton müthiş bir iş çıkartmış. Spencer'ın hem vahşi hem de duygusal yanları çok iyi yansıtılmış. Özellikle, gökdelenden düşmanların üzerinde atlarken, karakterin attığı çığlık insanı savaşmak için daha da istekli hale getiriyor. Super Joe ise en çok Wolverine'in sesi olarak bildiğimiz Steven Blum'a ait. Blum erkeksi ve sert karakter ses tonunu yine en iyi şekilde başarmış. Oyunun müzikleri ise, ortamla son derece uyumlu ve oyuncuyu içine çekiyor. Özellikle aksiyon sahnelerinde çalan bir müzik var ki, insanı daha fazla aksiyon için yalvartıyor. Bionic Commando yeni nesil macerasını, bazı sinir bozucu eksiklikleri olmasına rağmen, gayet başarılı bir şekilde tamamladı. Aksiyon sahneleri, konusu, yaratıcı özellikleri, müzikleri ve seslendirmeleriyle birlikte yılın en iyi oyunlardan birisi. Özellikle 80'lerin günümüzle buluşması konusunda yapımcılar çok iyi bir iş çıkartmış. Spencer günümüz aksiyon oyuncuları gibi davranırken 80'lerde kalma şekilde silahını karizmatik ve umursamazca kullanmaya devam ediyor. Bu tarz ufak ayrıntılar, oyunları sanat olarak görenleri mest edecek halde. Oyun bir yandan yeni bir serinin işaretlerini verirken öteki yandan eski defterleri kapattık da diyor. Umarım, Bionic Commando yeni bir seriyle devam eder. Aksiyon seven herkesin kesinlikle denemesi gereken bir oyun.
 
Saat ve Takvim
 


Google Arama
 
Bugün 10 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!
aaaaaaa Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol