Trine



İşlemci: Windows XP / Vista, Pentium 4 2.0 Ghz ve eşdeğeri
Ram: 512 MB RAM
Ekran kartı: ATI Radeon x800 / nVidia GeForce 6800 ve üzeri
Doldurduğu Alan: 600 MB HDD Alanı

Yaşım geldi 25'e ve yavaş yavaş artık oyun oynamaktan sıkılıyorum sanırım. Ne zaman yeni bir oyun çıksa ilk önce onun demosunu oynuyorum ve çoğu zaman da o oyunun eskiden oynadığım bir oyundan hiçbir farkının olmadığını görüyorum (ve tabii ki de o oyunu satın almıyorum). Bu düşüncülerimi hemen hemen artık her yazımda belirtmekten ben de sıkıldım ancak oyun firmaları yeni fikirler üretmemeye devam ettikçe bu düşüncelerimi de söylemeye devam edeceğim. Neyse ki son yıllarda benim bu durumuma bağımsız oyun firmaları çözüm bulmuş görünüyor. İlk önce Braid, sonra Zeno Clash, ondan sonra da Plants vs. Zombies derken şimdi de Trine adlı her ne kadar bağımsız kategorisinde yer alsa da aslında büyük çaplı ve para basan firmaların oyunlarına taş çıkartan bir oyun ile bana istediklerimi verdiler. Finlandiya asıllı ve bizlere yine oldukça güzel olan Shadowgrounds ve Shadowgrounds: Survivor oyunlarını armağan eden Frozenbyte firmasının üçüncü oyunu olan Trine bana daha önce hiç tatmadığım eğlenceler ve hoş vakitler yaşattı. Gelin bu muhteşem oyuna hep birlikte göz atalım.

Ateş topu büyüsü yapamayan büyücüye ben büyücü demem!

Trine'ı fizik kuralları ile haşır neşir olduğunuz ve birbirinden farklı yeteneklere sahip olan 3 karakteri yönettiğiniz bir platform oyunu olarak kısaca tanımlayabiliriz. Oyun hırsız, büyücü ve şövalye olan 3 kahramanın, krallığı kötülüklerden kurtarmak için Trine adlı esrarengiz bir alete hapsolmalarını konu alıyor (evet, bunu kendileri bile ilk başta bilmiyorlar). Oyun boyunca krallığın türlü yerlerini gezip kötülüklerle savaşmalı ve sonunda ise tüm kötülüğü yok edip Trine adlı aletten kurtulmalısınız. Her ne kadar hikaye olarak oyun pek iyi sayılmasa da (aslında hikayenin bölümler boyunca bizlere 3. bir şahıs tarafından bize anlatılmasını beğendiğimi söyleyebilirim) diğer yönleri ile bu açığı rahatça kapatmayı başarıyor.




Trine'ı oynanış olarak ilk (ve ikinci) Prince of Persia ile Flashback'in karışımı olarak nitelendirebiliriz. 2 boyutlu bir düzlemde kahramanlarınızı hareket ettiriyorsunuz ve türlü bulmacaları çözüp, yaratıklarla savaşarak bölüm sonuna ulaşmaya çalışıyorsunuz. Eğer oyunu tek başınıza oynuyorsanız 3 karakterden birini oyun esnasında istediğiniz zaman saçebiliyor ve onu yönetebiliyorsunuz. Her karakterin kendine ait sağlık ve büyü göstergesi bulunuyor yani bunlar ortak değil. Böylece eğer bir karakter ölmek üzereyse anında diğer karaktere geçip oyuna rahatça devam edebiliyorsunuz. Üç karakterin de kendine has özellikleri bulunuyor; hırsız ok atma ve kancasıyla tavandan tavana sallanma ve atlama özelliğine sahipken, şövalye kılıç ve balyoz kullanıp eşyaları fırlatabiliyor. Büyücü ise türlü eşyalar oluşturup onları üst üste dizebiliyor ve eşyaları büyü ile hareket ettirebiliyor. Oyunun yapımcıları oyunun bölümlerini hem görsel olarak hem de bu üç karakterin özelliklerine göre öyle bir zekayla oluşturmuşlar ki insan ister istemez hayrete düşüyor. Tüm bölümler boyunca tüm karakterleri kullanmak zorunda kalıyorsunuz. Fizik kuralları ve efektleri de oyunun her yanına yayılmış durumda ve sadece görsel açıdan insanları tatmin etmek için oyuna konulmamışlar. Mesela karşınıza 5 tane iskelet çıktı diyelim, onları ya şövalye ile tek tek keserek öldürebilirsiniz veya büyücü ile havada uzun bir blok oluşturup üzerlerine düşmesini sağlayıp öldürebilirsiniz. Hatta ve hatta büyücü ile bir üçgen blok oluşturup, hırsızın oku ile onu yakıp tüm iskeletleri patlatabilirsiniz. Yani oyunun oynanışı tamamiyle size bağlı, her zaman farklı türlü taktikler deneyebiliyorsunuz bu da oyunun ömrünü uzatıyor.

RPG özellikleri de var daha ne olsun?

Trine'da RPG özellikleri de bulunuyor. Bölümlerde bulunan yaratıkları öldürdükçe ve yeşil iksir şişelerini topladıkça seviye atlıyorsunuz ve karakterlerinize yeni özellikler satın alabiliyorsunuz. Ayrıca oyunda bulunan gizli sandıklarda yeteneklerinizi arttıran ve karakterlerinize yeni özellikler ekleyen eşyalar da bulunuyor. O yüzden bölümlerdeki bu gizli sandıkları bulmaya özen gösterin (benim gibi oyunu 10 kere bitirerek tüm gizleri bulmaya da çalışabilirsiniz tabii ki).

Co-Op var ama tek bilgisayar üzerinde

Gelelim oyunun çoklu özelliklerine; Trine'ı aynı bilgisayar üzerinden 3 kişi ile oynayabiliyorsunuz. Yani bir kişi hırsız, diğeri şövalye, diğer ise büyücü olabiliyor. Oyunu Co-Op olarak oynamak tamamen farklı bir deneyime dönüşüyor. Büyücü ile yıkılmış köprüleri kaldırırken, diğer karakterler ile o köprünün üzerinden geçebiliyorsunuz. Veya gene büyücü bir eşyayı diğer karakterler üzerindeyken kaldırabiliyor ve onların uçmasını sağlayabiliyor. Ancak dediğim gibi bunu aynı bilgisayar üzerinden yapabiliyorsunuz. Yani oyunda herhangi bir online Co-Op özelliği bulunmuyor, bu da oyunun bana göre tek eksiği (tabii yapımcı firma buna gerekçe olarak imkanlarının yeterince olmadığını ve oyunun satışı iyi olursa bir yama ile online Co-Op'un da oyuna eklenebileceğini belirtiyorlar. İnşallah dedikleri gibi olur da oyunu İnternet üzerinden arkadaşlarımızla oynayabiliriz). Neyse ki oyun birden fazla klavye ve fareyi destekliyor, yani bilgisayarınıza 3 tane klavye ve fare takarak 3 farklı karakteri de arkadaşlarınızla yönetebilirsiniz. Tabii ki oyunda gamepad desteği de bulunuyor.

Grafikler şahane, müzikler ise klasik

Trine'ın grafikleri ise tamamen sanat eseri niteliğinde. Oyunu oynarken zaman zaman durup arka planı izliyorsunuz ve rahatlıyorsunuz. Stresli bir günden sonra Trine'ı oynamak inanın insanı çok ama çok rahatlatıyor. Trine, Braid'den sonra gördüğüm en iyi arka plan temalarına sahip. Her bölümün de kendine has bir yapısı bulunuyor, bir bölümde ormanlarda dolaşırken, bir bölümde ise karanlık zindanlarda dolaşıyorsunuz. Kısacası Trine grafik olarak da istenen herşeyi veriyor ve kusursuz olduğunu kanıtlıyor. Tabii grafikleri sonuna dayamak için çok güçlü bir bilgisayara ihtiyacınız olduğunu da belirteyim, aslında oyun sistem seçiyor diyebilirim. Kimi bilgisayarlarda çok iyi çalışırken, kimilerinde çok kötü çalıştığı da olabiliyor. O yüzden almadan önce demosunu denemenizi öneririm.




Gelelim sesler ve müziklere; sesler açısından pek birşey söylemek istemiyorum ama yerli yerinde kullanılmışlar ve kulak tırmalamıyorlar. Oyunun müzikleri ise oynanış ve grafiklerde olduğu gibi mükemmeller. Her bölümde farklı bir müzik çalıyor ve insanı etkiliyor. Zaman zaman sırf oyunun müziklerini dinlemek için bile oyunu açtığım oldu. Müzikleri Ari Pulkkinen'in bestelediğini de hatırlatayım.

Trine'ı mutlaka alın ve aldırın!

Oyunu ve oyunda bulunan özellikleri sizlere kısaca aktardığımı düşünüyorum. Bunların haricinde Trine'da (eğer Steam üzerinden satın alırsanız) 30 Steam ödülü de (Steam Achievements) bulunuyor. Eğer sizler de ödül avcıysanız bu sizin için iyi bir haber olsa gerek. Ayrıca oyunda 15 birbirinden tamamiyle farklı bölüm bulunuyor ve oyunu ilk kez bitirmek yaklaşık olarak 8 saatinizi alabiliyor. Trine'ın eksikliklerini ise dediğim gibi hikayenin klişe olması, sistem seçmesi, zaman zaman görülebilen hatalar ve saç baş yolduran son bölüm (bu sadece bir oyun yahu bu kadar zor yapmaya ne gerek var?) olarak nitelendirebilirim. Bunların haricinde karşınızda tam bir şahaser ve parasını tamamiyle hak eden bir oyun duruyor, eğer eski platform oyunlarını özlediyseniz ve yeni oyunlar size itici geliyorsa bu oyunu mutlaka deneyin derim (bu arada yazıyı hazırlarken dinlemeden duramadığım Lene Marlin'den "Here We Are" adlı şarkıyı da dinlemenizi öneririm). Oyun oynayacağım diye kendi hayatınızı unutmayın. Herkese iyi oyunlar.



 
Saat ve Takvim
 


Google Arama
 
Bugün 12 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!
aaaaaaa Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol