Lord of the Rings: Conquest Sistem Gereksinimleri
İşletim Sistemi: Windows XP / Windows Vista
İşlemci: Intel Core 2 Duo 2.4 GHZ ( ve üzeri ) / ya da denk bir AMD işlemci
Ekran Kartı: nVidia GeForce 7800 serisi ( 256MB ) / ya da denk bir ATI
Bellek: 1 GB RAM ( Vista için 1.5 ya da üzerini tavsiye ediyoruz )
Sabit Disk: 6GB sabit disk alanı
Media: DVD-ROM
LotR: Conquest' i en yüksek ayarlarda rahatlıkla oynayabileceğiniz bir sistem ise bizim görüşümüzce şu şekilde...
Lord of the Rings: Conquest Tavsiye Ettiğimiz Sistem
İşletim Sistemi: Windows XP / Windows Vista
İşlemci: Intel Core 2 Duo 3.0 GHZ / ya da denk bir AMD işlemci
Ekran Kartı: nVidia GeForce 8800 serisi ( ve üzeri ) / ATI HD 4850
Bellek: 2 GB RAM
Sabit Disk: 6GB sabit disk alanı
Media: DVD-ROM
Bu yazıma Yüzüklerin Efendisi'nin ve Profesör Tolkien'in edebiyat dünyasındaki yerini anlatacak birkaç satırla başlamak istiyordum. Ancak Lord of the Rings Conquest ile birlikte bu önemli bilgilerin yan yana durması anlamsız olacaktı. Bir kez daha ne bekliyorduk ne bulduk oyunlarından biriyle karşı karşıyayız. Ama hemen gözünüz korkmasın, oynayanlar Gollum olmuyor belki ama sinirden Gölge Diyarlarına geçebiliyor. Biraz geçmişi hatırlarsak Pandemic firması, Star Wars için Battlefield'den esinleme iki oyun yapmıştı. Bu oyunlar multiplayer (çoklu oyuncu) tabanlıydı ama aynı zamanda hem oyunu öğretme hem de fanatikleri tatmin etmek için ilginç singleplayer (tekli oyuncu) bölümlerine sahipti. Özellikle firmanın ilk Battlefront sonrası, eleştirilere kulak açıp ve dersine iyi çalışıp geliştirdiği Battlefront 2 örneği az rastlanır şekilde, ilkinden daha iyi olan devam oyunları arasında yer aldı. Evet, kusursuz değildi ama bir yanda evrenden ünlü karakterler öbür yanda ise tüm şiddetiyle süren bir savaş her fanatiğin rüyasıydı. Özellikle rüyalarında bile görmeye cüret edemeyecekleri bir sürpriz multiplayer nedir bilmeyen oyuncuları bile kendini çekti. İmparatorluğun gururu, Darth Vader'ın Yumruğu 501. Lejyon ile birlikte up uzun bir singleplayer macerasına atılıyorduk. Üstelik bu tekli oyuncu modu sadece çoklu oyuncu kısmı için eğitim olsun diye yapılmamıştı. Tek başına bir oyun gibiydi. Şimdi niye Yüzüklerin Efendisi yazısında Star Wars’dan bahsettiğime gelince. Firmanın BF2 ile kaldırdığı çıta, yine bizzat aynı eller tarafından çok aşağıya indirilmiş...
Aslında, bir filmin oyununu yapmak firmalar için büyük bir nimet. Nasılsa adından dolayı satışı garantiledikleri için fazla uğraşmadan oyunları piyasaya sürüyorlar. Bu da oyuncular arasında bir deyimin doğmasına neden oldu. Eminim herkes bir kez bu lafı duymuştur, 'Film oyunları kötü olur'. Çok iyi örnekler olsa da genelde pazarlama mantığı yüzünden kötü gözüküyorlar. Conquest'in adı ilk açıklandığı zaman eminim her Yüzüklerin Efendisi sever heyecanlanmıştır. Çünkü tamamı savaşlar üzerine kurulu bir eseri ünlü Battlefield motoruyla oynamak müthiş bir tecrübe olacaktı. Ancak yanlış stratejiler yüzünden, sadece acı bir tecrübe oldu. Peki oyunu bu kadar can sıkıcı yapan şey nedir? Tabii ki eksiklikleri ve bu evreni oyuna uyarlarken çıkacak sorunları yeterince pratik çözümler bulamamaları. Sanırım şoka girmemeniz için yeterince ön hazırlık yaptım. Oyun gayet etkileyici bir reklam logosuyla başlıyor. Pandemic kendisi için kısa ama gayet dinamik ve eğlenceli bir video hazırlamış. Hata bu videoyla uğraşmaktan oyuna vakit ayıramamışlar mı diye düşündüm. Bu reklamlar bittikten sonra müthiş bir giriş ekranı bizi bekliyor. Hafif sisli bir ortam içerisinde taşa saplanmış Anduril ve onun üzerine zincirle aşağıya sarkan Tek Yüzük. Her iki tarafında en büyük simgeleri olan bu eşyalar beklentileri daha da artırıyor.
Orta Dünya’nın kaderi bize mi bağlı?
Oyun iki ana moda sahip, birincisi bir hikayeyi oynadığımız Conquest modu. Bu mod hem tek kişilik hem de co-op olarak çoklu oyuncuyla oynanabiliyor. Ama akıl sağlığı için çoklu oyuncuyla oynamayı tavsiye ederim. Diğer mod ise haritaları seçip istediğimiz bölümü oynadığımız Instant Action kısmı. İncelemeye ilk önce Conquest modunda başlıyacağım. Çünkü bir çok oyuncuyu ilgilendiren single player oyun bu kısım oluyor. Conquest iki parçaya bölünmüş. Hem War of Ring başlığı altında iyilerle oynuyoruz hem de Rise of the Sauron olarak kötülerle. Oyun ilk başta sadece War of the Ring'i oynatıyor. Eğer senaryoyu ilk başından görmek istiyorsanız, Training (eğitim) bölümünden başlayın. Böylece hem karakterlerin nasıl kontrol edileceğini görüyoruz hem de Sauron'un yenildiği ve yüzüğü kaybettiği Son İttifak savaşını görüyoruz. War of the Ring ise Miğfer Dibi savaşıyla başlıyor. Her ırk için seçilebilir dört tane karakter var. Bunlar, savaşçı, okçu, büyücü ve öncü birlikler. Hepsinin de kendine göre artıları ve eksileri var. Savaşçı tam bir ölüm makinesi, önüne geleni biçerek ilerlemek ve aynı anda çoklu düşmanları öldürmek için bol bol kombosu var. Alevli kılıç özelliği sayesinde düşmana daha çok hasar verebiliyor. Ayrıca yanında taşıdığı ufak baltasını fırlatıp, rakiplerini sersemletiyor ya da öldürüyor. Yol açmak için ideal bir sınıf. Okçu ise uzaktan müthiş derece de etkili olduğu için iyi bir tercih. Zehirli ve alevli ok fırlatabiliyor. Aynı zamanda bir Legolas’dan özenip özel hareket olarak birkaç oku tek seferde atabiliyor. Uzaktan etkili olduğu kadar yakında ise tam anlamıyla savunmasız değil. Düşmanlara tekme atıp bir süreliğine etkisiz hale getiriyor. Ancak yine yakına geldiğinizde birkaç darbede işleri bitiyor. Öncüler ise görünmez olma özelliğine sahip. Düşmanın içine sızma, ya da bir şeyi çalıp gerekli noktaya götürmek için ideal. İki bıçakla dövüşüyor, görünmez olduğu zamanda, düşmanı sırtından bıçaklayıp tek vuruşla öldürebiliyor. Ayrıca hızlı ve çevik bir dövüş özelliğine sahip. Rakibe bomba atabiliyorlar. Büyücüyü ise özellikle en sona sakladım, oyunun en büyük artılarından birisi. Her ne kadar Orta Dünya konseptine ters olsalar da. Oynaması en zevkli ve farklı sınıf olmuş. Büyücüler kendilerini ve takım arkadaşlarını iyileştirebiliyorlar. Düşmana uzaktan yıldırım atıyorlar, alev topu fırlatıyor. Ya da asasını yere vurup etraflarında bir şok dalgası oluşturabiliyorlar. Ayrıca, enerji kalkanları sayesinde uzaktan gelen her türlü saldırıya karşı korumaları var. Ancak bu kalkanın içine girip yakın dövüşle öldürebiliyorlar. Yine de yakın dövüşte aciz değiller, asalarıyla eşek sudan gelinceye kadar düşmana sopa atabiliyorlar...
Conquest modunda her bölümden önce, niye orada savaştığımızı anlatan ve filmlerdeki görüntülerden oluşan birer video izliyoruz. Bu videolar Hugo Weaving ya da Elf adıyla Elrond tarafından seslendiriliyor. Ancak adamcağızın kafasına silah filan mı dayamışlar bilmiyorum çünkü çok isteksizce mümkün olduğunca tonlamalardan kaçınan bir seslendirme yapmış. Bu giriş videolarındaki montaj kurgusu müthiş olmuş. Keşke bu yeteneklerini bölümlerin içindeki kurgularda da gösterselerdi. Miğfer Dibin'de savaşıyoruz ancak pek bir zevk alamıyoruz. Çünkü filmde gördüğümüz o kıran kırana savaştan eser yok. Tek kişilik, oyuncu modunda bizden tek istenen, burayı ele geçir, şu kadar adam öldür, su şeyi çal buraya getir, o adamı katlet gibi memur işi şeyler. Bir de nereden geldiği belirli olmayan duygusuz bir ses sürekli bize emir veriyor. Battlefront'da telsiz sayesinde duyduğumuz bu sesleri yapımcılar burada da kullanmak istemiş. Ancak Orta Dünyadaki askerlerin miğferlerinin içinde telsiz olduğunu hiç sanmıyorum. Etraftaki yapay dövüş ortamında istenilen görevleri yapmak için sırasıyla oyunun sunduğu sınıfları kullanıyoruz. Yapımcılar sürpriz yapmış, hangi sınıfın ne için kullanılması gerektiğini söylememiş. Bu gizemleri çözdükten sonra bölümleri hemen bitirilebiliyor. Eğer çözemezsek, üst üste ölüp hemen başarısız oluyoruz. Ölmek derken, Battlefront’da olduğu gibi adam sayımızın düşmesi gibi bir durum yok. Onun yerine eski usul hak sistemine geçilmiş. Yani yönettiğimiz karakter 4-5 kez ölürse bölüm başarısız sayılıyor. Bazı bölümler kendi içlerinde 3-4 ufak bölümden oluştuğu için bu yeni yöntem sinir bozucu. Çünkü tek save noktası, bölümün başı bir de sonu. Bölüm sonu işimize yaramayacağı için tek kullanacağımız yer bölümün başı oluyor. Kısacası 15 dakika uğraştıktan sonra, tam bölüm bitmek üzereyken tüm haklarımızı bitirirsek, oyun ceza olarak ömrümüzden 15 dakika daha çalıyor. Üstelik ölmek sadece bizim kötü oyunculuğumuzdan da kaynaklanmıyor. Garip hatalar ve oyunun özellikleri nedeniyle, saçma sapan şekilde ölebiliyoruz. Özellikle sırf kılıç dövüşü üzerine kurulu bir oyun olmasına rağmen, Conquest dövüş alırken rakibe isabet ettirme konusunda çok başarısız. Rakiple dövüşürken bazen onu ıskalayıp boş yere artistlik kombolar yapabiliyoruz. Tabii yapımcılar, sistemlerini aynı anda 10 kişiyle dövüşmek için geliştirdikleri için bire bir düellolara önem vermemişler. Ayrıca köprü ve benzeri yerlerde dövüşürken, karakterimizin bireysel hareketleri yüzünden aşağıya düşebiliyoruz. Üstelik çalma görevlerinden birini yapıyorsak, eşya da bizimle birlikte düşüyor ve alınamaz oluyor.Her bölümde bir yerden sonra oyun bize kahraman seçmek ister misiniz diye soruyor. İyilerin oynayabileceğimiz kahramanları, Aragorn, Gandalf, Frodo, Gimli, Legolas, Faramir, Eowyn ve İsuldur. Anlaşılan telif hakları ya da kahraman sisteminin sınırlı olmasından dolayı bu kahramanlar kullanılmış. Zaten sadece Vigo Mortinson'ın Aragorn olarak sesini duyuyoruz. Hero sistemini yine Battlefront'a göre düşündükleri için çuvallamışlar. Star Wars'daki kahramanlar yani Jedi ve Sith'ler ölümsüz değiller. Ancak Yüzüklerin Efendisi'nde ölümsüz ve yenilmez karakterler var. Oyunun kendine has bir hatası ya da özelliği yüzünden, bir kere yere düştük mü savunmasız hale geliyoruz ve karşı taraf saldırısını kesmezse direk ölüyoruz. Kahramanlar dikkatli kullanılmazsa, gelmeleriyle gitmeleri bir oluyor. Birkaç çapulcuya yem oluyorlar. Ancak özellikle Gandalf ve Aragorn'u kullanmak gerçekten büyük bir zevk. Aragorn neredeyse oyunun en güçlü kahramanı olmuş. Tekrar senaryoya dönersek, Miğfer Dibi bittikten sonra bir sonraki bölüme geçiyoruz. Ancak o da ne? Oyunun yapımcılarına Tolkien'in senaryosu az gelmiş ya da yetmemiş ki onlar kafalarına göre yen bir kurgu eklemişler. Bir anda yolumuz tekrar Moria madenlerine düşüyor. Gimli komutasındaki iyi adamlar, madenleri temizlemeye gelmişler. Etrafta temizlik yaptıktan sonra bir bakıyoruz, Balrog ölümden dönmüş. Böylece oyun sayesinde yeni bir bilgi daha öğreniyoruz. Bu manzara karşısında, Gandalf "Ben seni öldürmedim mi? Gerekirse tekrar öldürürüm.." diye Balrog'a saldırıyor. Sadece multiplayerdaki haritayı tanıtmak için yapılan bu bölümü atladıktan sonra Isangard'a saldırıyoruz. Bu bölümde Ent'leri kontrol edebilmek büyük bir zevk ve kesinlikle oyunun artısı. Özellikle bölümün sonunda, Gandalf olup Saruman ile düello yapmanın zevki bambaşka. Anlatılması gereken bir başka bölüm ise Pelennor çayırları. Burada istersek at kullanabiliyoruz. Burada savaş ortamı biraz daha gerçekçi. Legolas olup Fülleri öldürmemiz gereken bir kısım var. Bunun içinde Füllerin ayaklarından tırmanmamız lazım. Ancak bu hayvanların ayaklarına deydiğimiz an ölüyoruz. Üstelimiz bizi ezmedikleri halde ölüyoruz. Eğer çıkmayı başarırsak, ekranda çıkan tuşlara sırayla basmak yeterli oluyor. Bölümün sonunda ise Eowyn ile Witch King'in düellosu var. Bu zafer sonucu karakterlerimiz gaza gelip, Minas Morgul'e saldırıyorlar. Araragorn'u kullanmasak tamamıyla uydurma bu savaşın savunulacak noktası yok. Öyle böyle derken, gayet özensiz olan iyilerin görevleri de bitiyor...
Kötüye bir şey olmaz
Bu şok etkisinden sonra, Rise of the Sauron bölümü açılıyor. Bu tamamıyla oyunun yapımcıları tarafından yazılmış özgün bir senaryo. Ancak şunu söyleyebilirim ki, tüm oyun aslında kötüler için yapılmış gibi duruyor. Frodo'nun Hüküm Dağında yüzüğü takmasıyla birlikte senaryo başlıyor. Bunun üzerine Sauron tüm Nazgul'lara emir veriyor ve sadık hizmetkarları Frodo'yu öldürüp yüzüğü öldürmek için yolla çıkıyorlar. İlk bölüm Hüküm Dağında geçiyor, sadece Nazgulları kontrol ediyoruz. Ancak nedense Orc'lar isyan etmiş. Bizde Frodo'ya ulaşmak ve Witch King'i tekrar dirilmek için önümüze geleni öldürerek ilerliyoruz. Bu bölüm sayesinde Yüzüklerin Efendisi literatürüne yeni şeyler ekleniyor. Bunlardan birisi, dandik Orc'ların Nazgullerinden daha güçlü olduğu. Diğeri ise kılıçla savunma pozisyonuna geçince Nazgul çığlığının etkisiz olduğu. Bu bölümü delirmeden bitirdikten sonra, çok yaratıcı bir senaryoyu oynuyoruz. Sauron yüzüğü ele geçiriyor ve Orta Dünyayı fethetmeye başlıyor. Ara videoların kurguları o kadar iyi ki, aslında hiç olmayan sahneler sanki filmde varmış gibi duruyor. Ayrıca Hugo Weaving nedense bu bölümlerde daha heyecanlı ve istekli bir seslendirme yapmış. Sauron’un gizli ajanı mıdır nedir? Rise of the Sauron bölümlerinin en büyük özelliği, hikaye yaratıcı bir bakış açısından bakmamız ayrıca kötülerin gücünü tecrübe etmemiz. Daha önce bir tek Battle For Middle Earth’de kötüleri kumanda edebildik. Ancak aksiyon ve dövüş temalı Yüzüklerin Efendisi oyunlarında hep iyileri kullandık. Orta Dünya da kötü olmak gerçekten çok zevkli oluyor. En önemlisi ise, Balrog, Troll ve Fül kontrol edebilmemiz. Özellikle Multiplayer oynarken, arkadaşlarınızı Fül ile ezmek ya da Balrog ile bronzlaştırmak çok zevkli oluyor. Neredeyse yenilmez olan Balrog ile katliam yapmanın zevki bambaşka. Rise of the Sauron’da tüm iyi kahramanları tek tek doğruyoruz. Sauron’un Ağzı, Saruman, Grima, Nazgul, Witch King, Balrog ve Bizzat Sauron’un kendisi bu ırk altında yönetebileceğimiz kahramanlar. Ancak Sauron hayal kırıklığı olmuş. Tek Yüzüğü ele geçirmiş Sauron’un yenilmez olması gerekirken, çok kolay şekilde öldürülebiliyor. Zaten bölümün en sonunda çıkan Sauron'u bari yenilmez yapsalardı böylece gücünün tadını alsaydık.Rivendell düştükten sonra, oyunun beklide en müthiş bölümüyle kötülerin senaryosu bitiyor. Kara Lord öfkesini Shire'ın üzerine püskürtüyor. Bu bölümde Hobitleri katlediyoruz. Bir yandan etrafta Nazguller uçuyor, öte yandan Ağaçsakal yönetimindeki Ent'ler Hobitleri kolluyorlar. Bir süre sonra bu bölümde Balrog'u kontrol edebiliyoruz. Yenilmez Balrog ile Ağaçsakal ve Entlerini çıra haline getirdikten sonra büyük finalin zamanı geliyor. Herhalde her Yüzüklerin Efendisinin fanatiğinin merak ettiği sorunun cevabını alıyoruz. Ak büyücü Gandalf ile Kara Lord Sauron’un düellosuyla birlikte Conquest'e son noktayı koyuyoruz. Artık tüm Orta Dünya karanlığa ve Sauron'un zalim yönetimine teslim.
Instant Action'dan bahsetmek gerekirse, Battlefront'da olduğu gibi sırasıyla birçok bölüm seçebiliyoruz. Bu oyun modunda farklı bölümler bulunuyor. Haritadaki belirli noktaları ele geçirip en üst puana ulaşılmaya çalışılan Conquest modu. Kırk yıllık Capture the Flag'in yüzüklü versiyonu Capture the Ring. Takımların bir birine girip daha fazla adam öldürmeye çalıştığı Team Deathmatch. Ve en ilginci sadece kahramanların amaçsızca bir birine saldırdlıığı Hero Deathmatch. Grafiklere gelecek olursak, fena değiller. Ne çok abartılılar ne de kalitesizler. Ancak yer yer grafik hataları karşımıza çıkıyor. Bazı oyuncuların yüzleri bire bir modellenmişken, bazıları ise sanki sokaktan geçen benzerleri baz alınarak yapılmış gibiler. Oyunda genelde filmde duyduğumuz müzikler kullanılmış. Ancak taş gediğine oturmadığı için o kadarda gaza getirmiyorlar. Sesler ise, artık EA ve New Line'ın LOTR oyunlarına önem vermediğinin kanıtı gibi. Sauron'un sesi bile tekrar dublajlanmış. Kısacası, Pandemic'in Battlefront oyunlarından sonra herkesi beklentisi yüksekti. Ancak firma bu beklentileri karşılayamamış. Bunda EA'nin de payı olduğu ortada. Oyunu ertelememek için yarım yamalak tamamlanıp hızlıca üretime geçildiği çok belli. Ancak Pandemic bu oyundaki hatalarından ders alırsa, daha iyi bir single player ile birlikte devam oyununda büyük başarılar elde edeceği ortada. Oyunda Patchlerle biraz daha stabil hale getirebilir. Son söz olarak Multiplayer olarak oynamak isteyenler deneyebilirler. Eğer Sauron ve kötü adamların hayranıysanız mutlaka bu oyunu deneyin. Ancak sadece single player oynamak için oyunu almak isteyenler ve Yüzüklerin Efendisi fanları Conquest'den uzak dursunlar. Eminim sinirlenip ömürlerini kısaltmaktan yapacak daha iyi işleri vardır.
|