İşlemci: 2.4 GHz tek çekirdek Intel ya da bu çarpana denk AMD işlemci. Bellek: 1GB RAM (XP) 2GB RAM (Vista). Ekran kartı: 256MB DirectX 9.0c (shader 2.0 ya da üstü). Ses kartı: Directx9.0c destekli ses kartı.
Klavye ve fare
15 GB BOŞ ALAN
Savaş, insanlık tarihiyle yaşıt bir eylem. İlk insandan bu yana savaşıyoruz. Büyük ihtimalle türümüz tükenene kadar da savaşacağız. Kendi içimizde başlayan savaş tüm dünyayı sarıyor. Bu konuda o kadar başarılıyız ki, felsefemiz ve bilimimiz savaşlar üzerine kurulu. Savaş bazılarına göre toplu yıkım bazılarına göre ise bir sanat. Eğer savaş bir sanatsa, bunu dijital dünyaya en iyi yansıtanlardan birisi kesinlikle Total War serisidir. İlk önce Japonya'daki acımasız Shogun'ların üstünlük savaşına tanık olduk. Daha sonra ise Medieval: Total War ile Avrupa'nın kontrolünü ele geçirmeye çalışan derebeyleri ve İmparatorlukları yönettik. Zamanda geriye dönüp Roma’nın dertlerini çözdük. Rome Total War'da soylu ailemizin avantajlarını kullanıp, Roma'nın en güçlü generali ve hatta İmparatoru olup kurtarıcısı olmaya kadar gittik. Bu sırada arada Ortaçağı sallayan Vikinglerle savaştık. Roma kapılarına dayanan Hun'ları yönetip Barbarian İnvasian'la dünyanın en büyük devletlerden birinin başını ağrıttık. Zamanda biraz daha geçmişe gidip Büyük İskender'in fetihlerini gerçekleştirdik. Antik dünyada işimiz bitince, Avrupa’da yarım kalmış bir işimiz vardı. Daha iyi grafikler ve oynanış ile birlikte Medieval II: Total War'da Ortaçağın mutlak hükümdarı olmak için uğraştık. En son ise oyunun eklenti paketi Kingdoms ile Haçlı seferlerinden, Töton şövalyelerine ve Amerika'da bulunan kabilelerin savaşlarını yönettik. Herkes bir sonraki ek paketi beklerken, etrafta yeni bir Total War’un ismi geçmeye başladı. Yapımcı The Creative Assembly'nin bu yeni oyunu resmi olarak duyurmasıyla birlikte, Total War sevenler heyecanlı bir bekleyişe girdiler. Ancak bu sefer oyun kılıç kalkan yerine, barut ve tüfekle ilgiliydi. Üstelik deniz savaşları da ön planda olacaktı. Haliyle, bileğinin ve kılıcının keskinliğine güvenen Total War oyuncuları bu değişikliklere endişeyle bakmaya başladılar…
Her gelen yeni ekran görüntüsüyle bu endişeler giderek artmaya başladı. Yapımcıların bu yeni değişiklikleri nasıl yapacağı merak ediliyordu. Oyunun dövüş sistemi büyük oranla kılıç dövüşlerine yönelik olduğu için, tüfeklerin bu işe nasıl uyum sağlayacağı düşünülüyordu. Uzun bir bekleyişten sonra en sonunda merakların giderileceği oyun geldi. Empire Total War.
18. Yüzyıla hoş geldiniz
Yeni Total War zaman olarak pek alışık olmadığımız bir çağda geçiyor. 18. Yüzyıl. Tam bir geçiş dönemi olan bu çağ aynı zamanda siyasi kaosların da başlangıcı. Teknolojik gelişmelerle birlikte insanlar, ilkel savaş aletlerini bırakıp, barutun ve tüfeğin gücüne güvenmeye başladılar. Bilimsel olarak emekleyen insanlık, artık ayağa kalkıp koşmaya başladı. Bu günümüze kadar süren teknolojik gelişmelerinde başlangıcı oldu. Dünya büyük bir hızla değişiyordu ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Savaş taktiklerinden siyasal ilkelere göre her şey büyük bir hızla değişiklik gösterdi. Bir zamanlar dünyayı titreten İmparatorluklar şimdi, güçsüz ve etkisizdi. Fransız devrimiyle birlikteyse, insanların özgürlük çığlıkları daha yüksek çıkmaya başladı. Güç el değiştirmeye başlamıştı. Doğunun gerisinde kalmış Batı Medeniyetleri artık bilim ve sanatta hızla gelişirken, Doğu ise bu hızlı değişimlere ayak uydurmaya çalışıyordu. Doğudaki devletlerin nesillerdir süre gelen, alışkanlıkları artık çağ dışı kalmıştı. Amerikan iç savaşı sonrasında bu devletin güçlenip kendini toparlaması dünya siyaseti için tehlikeli gelişmeler teşkil ediyordu. Artık kıtalar aşabilen gemilerle birlikte, kolonileşme çalışmaları da başladı. Kölelik başka bir anlam kazandı…
Creative Assembly ise yeni oyunu için bu zor ve karmaşık dönemi seçti. Kısacası artık bilmedikleri sularda dolaşıyorlar. Oyunu kurmak ve oynamak için Steam'e ihtiyacınız var. Steam hızlı yükselen bir oyun yükleme platformu. Sevenleri kadar hoşlanmayanlar da çok (Steam'i sevmeyenler, Steam'i hiç kullanmamış olanlardır. - Emre Acar). Oyunu kurarken, ilk önce CD numarasını kontrol ediyor. Daha sonra ise Steam'i kuruyor. Steam'e ücretsiz üye olduktan sonra. Oyunun orijinalliği kontrol ediliyor ve oyun çalışıyor. İnternet bağlantısı olmayan bilgisayarlarda ise Steam'i offline çalıştırıp ETW oynayabilirsiniz. Tabii ki Steam'in en büyük artısı yamaları kendiliğinden yüklemesi ve Online oyuncular için ortak bir platform oluşturması. Dünyanın her tarafındaki strateji ustalarıyla rahat rahat savaşıp, mesajlaşmayı mümkün kılıyor…
Adet üzeri Empire Total War içinde bulunduğumuz dönemi ve durumu anlatan bir açış videosuyla oyuncuları karşılıyor. Bu seferki video kurgusal geçişler olarak daha etkileyici olmuş. Videoyu izledikten sonra savaşma isteği daha da artıyor. Düşmanları yok etmek ve oluk oluk kan akıtma hissi hat safhaya çıkıyor. Creative Assembly bu sefer Total War'ı adete baştan yaratmış gibi. Oyun geçtiği çağ gibi yenilik ve karmaşa dolu. Ana sayfada gelişmiş bir eğitim alma imkânı var. Onun dışında Amerika'nın kuruluşunu anlatan bir senaryo hazırlanmış. Ya da 12 devlet arasında seçim yapıp ünlü Total War haritasında hayatta kalma mücadelesi verebiliyoruz. Şimdilik yapılan değişiklikleri ilk bakışta anlatayım. Daha sonra detaylıca anlatacağım. Artık harita tamamıyla üç boyutlu. Görsel olarak müthiş olsa da bu değişiklik kendi artılarını ve eksilerini yaratıyor. Düşük sistemlerde bu hata çok fazla sorun çıkartıyor hatta bol bol oyunda çökmelere neden oluyor. Haritaya alışana kadar eski Total Warcular bayağı afallayacak. Bir anda kendinizi başka bir dünyada buluyorsunuz. Gemiler yüzüyor, askerler ve devlet adamları oradan oraya yürüyor. Şehirler yanıyor ya da yapılıyor. Oyun bunların hepsini gösteriyor bize. Eğer ilk başta diğer devletlerin hareketlerini göster seçeneğini iptal ederseniz bundan kurtuluyorsunuz. Çünkü space'e basmayınca bu adamların hareketi çok yavaş. Eskisi gibi farenin sol tuşuna basıp bunları hızlandıramıyoruz. Yavaş yavaş oradan oraya gidiyorlar. Ancak diğer devletlerin hareketlerini izlememek de büyük bir stratejik eksiklik yaratıyor. Tekrar space'e basınca yine yavaş hareket etmeye başlıyorlar. Kısacası ya elimiz space'e yapışacak, ya da bu başlı başına oyun gibi olan sahneleri sevmeyi öğreneceğiz.Artık gelişmiş bir diplomasi menüsüne sahibiz. Direk diğer ülkelerle konuşabiliyoruz. Onlara isteklerde bulunuyoruz. Seçtiğimiz devlete göre, bu menüde bizi sevenler ve sevmeyenler var. Artık ticaret eskisinden de önemli. Büyük şehirlerin dışında ufak köyleri de tek tek kontrol edebiliyoruz. Burada yapılacak olan tarlalardan yollara kadar her şeyi biz ayarlamalıyız. Askerleri dünya haritası üzerinde yerleştirdiğimiz yerler artık daha önemli. Satrançtaki gibi stratejik ve iyi mevzilenmeler yapmamız lazım. Yoksa düşman elini kolunu sallayarak geliyor. Yaşam denizden gelir misali, denizler çok önemli. Deniz ticaretini sağlama almak için sürekli filolar yapmak lazım. Yoksa korsanlar ya da düşmanlar ticaretinizi baltalıyor. Ekranın sol altındaki ufak harita dünya üzerindeki kontrolünüzü kolaylaştırıyor. Hem Mouse ile işaretlenilen yerin hangi ülkeye ait olduğunu gösteriyor hem de ticaret yollarını görmenizi sağlıyor. Kesinlikle ticaret ve savaş planları yapılmadan önce bakılması gereken bir yer.
Yapımcılar bu sefer dersini almış
Creative Assembly, takdir edilecek bir firma olsa da, dünya tarihinde önemli bir yer tutan Türk devletlerine hiçbir zaman hak ettiği değeri vermedi. Diğer oyunlarında hep Türk başlığı altında, Orta Asya'daki tüm Türk devletlerini bir kefeye koydu. Bunlar da olsun mantığıyla yapılan bu hareket ne yazık ki, Türk tarihini ve kültürünü yansıtmıyordu. Batının gözündeki Türk imajıyla yapılan bu modellemeler sonucu, askerler Araplardan farksız, sakallı ve siyah askerlerdi. Ne Türk isimleri düzgünce yansıtılmıştı ne de, kıyafetleri. Yapımcı ekibin kastı bir hareketi olmasa da Avrupa'nın şanını anlatmak ve oradaki satışları artırmak için Batı devletlerine çok değer verdikleri ortadaydı. Total War hiçbir zaman birebir tarihi yansıtmadı ama bu kadar da özensizlik çok göze batıyordu. Neyse ki, bu sefer yapımcılar tarih ödevlerini çalışmışlar. Total War'da Türkiye'nin de eleştirileriyle oyundaki Türk imajı daha iyi yansıtılmış (Bu yüzden biz ne yapıyoruz, oyunları orjinal alıyoruz. - Emre Acar). Artık direk Turks diye kesip atmak yerine Ottoman Empire diye tek bir devlet var. Yani Osmanlı İmparatorluğu artık oyunun ana karakterlerinden. Üstelik geçen oyunlarda, Türkleri seçmek için ufak ayarlamalar gerekirken bu sefer direk seçilebilir bir devlet olmuş. Her ne kadar 1700'ler Osmanlı için pekiyi zamanlar olmasa da, yapımcılar Osmanlı İmparatorluğunu mümkün olduğunca iyi yansıtmışlar. Hatta batılı bir firma için fazlasıyla iyi bir çalışma olmuş. Osmanlı İmparatorluğu oyundaki en güçlü devletlerden birisi olarak başlıyor. En geniş topraklara sahip devlet. Etrafındaki devletlerle ya barış içinde ya da ticaret anlaşması var. Tabii bu fazla uzun sürmüyor. Ruslar, Osmanlı'yı tarihten silmek için 5-6 devir (turn) sonra saldırıya başlıyorlar. Osmanlı'nın fazla ordusu olmadığı için bu saldırılar başlamadan önce stratejinizi seçmelisiniz. Ya eldeki kıt parayla askeri yatırıma gideceksiniz ya da ekonomiyi güçlendirip, uzun ama sağlam bir stratejiyle Ruslarla savaşacaksınız. Rusya'nın başında ise Osmanlı'nın en büyük düşmanlarından I.Petro var. Yani Ruslara göre Büyük bize göre ise Deli Petro…
Osmanlı ise II.Mustafa ile oyuna başlıyor. Ancak bu Padişahın liderlik sorunları var. Her turnda itibarından -1 kaybediyor. Kısacası oyunda Osmanlı var diye sevinirken, birden kötü haberleri alıyoruz. Ama zaten her Total War'un amacı da tarihi değiştirmek. Osmanlı'nın kötü kaderini değiştirmek oyuncuların elinde. Asker olarak Osmanlı'nın elinde, Yeniçerinden, Nizamı Cedide kadar uzanan geniş bir yelpaze var. Bu karakterlerin modellemeleri gerçek Osmanlı askerlerine yakın yapılmış. En önemli gelişme ise karakter portreleri ve isimlerinde. Daha önceki oyunlarda Türklerin garip garip isimleri ve tipleri varken artık olay değişmiş. Empire Total War'da Türk karakterler için Amcazade Hüseyin, Deli Ahmet, Damat Ali gibi, Osmanlıya uygun lakaplı isimler kullanılmış. Ayrıca Defterdar, Adliye Nazırı gibi Türkçe terimler de oyunun içerisinde mevcut. Karakterlerin Portreleri ise Osmanlı vatandaşlarına benziyor. En önemli gelişme ise oyunda azda olsa Türkçe dublaj bulunması. Artık bir askeri birlik seçtiğimizde Türkçe konuşuyorlar. Dublaj da biraz daha iyi olabilirmiş ancak oyunun mevcut replikleri Türk kültürüne uygun hale getirilmiş. Askerlerimiz ve emir verebildiğimiz karakterler "Allah'ın izniyle yapılacak" gibi replikler kullanıyor. Aynı şekilde deniz ve kara savaşlarında askeri birimler Türkçe olarak kendilerini, sınıflarını ve güçlerini tanıtıyorlar. Bu da İngilizcesi pek iyi olmayanlar için biraz daha yardım sağlayacak. Kısacası bu gelişme Türk oyuncuların Empire Total War'a olan ilgisini artıracak gibi gözüküyor…
Osmanlı'nın başına bela olacak en büyük sorun ise teknolojik gelişmeler. Oyuna yeni eklenen sorumluluklarımızdan birisi ise teknolojik olarak devleti sürekli geliştirmek. Osmanlı devleti, eğer teknolojik gelişmelere önem vermez ise, batıya karşı bayağı güçsüz ve geri hale geliyor. Bu yüzden devleti prestiji düştüğü için, etraftaki dost ve barış içinde olan devletlerde sizin toprağınıza göz dikmeye başlıyor.
Ya devlet başa ya kuzgun leşe
Total War'un kendine has bir oynanış şekli vardı. Diğer tüm oyunlarda bu tarz gelişerek devam etti. Oyuncular yönetim konusunda belirli sınırlar içerisindeydi. Dünya haritası içinde yapacakları hamleler sınırlıydı. Zaman geçtikçe teknolojiler kendiliğinden gelişiyordu. Şehirlerin belirli oranda gelişmesini sağlıyorduk. Total War'un vazgeçilmezi sıra tabanlı sistemidir. Harita üzerinde belirli hareketleri yapıp para bitene kadar inşaat ve askerlerin yapımı için emirler veriyorduk. Turn Base bir yıl sonraya geçiyordu ve yıllık vergimiz sayesinde ya zengin oluyorduk ya da bütçe eksilere düşüyordu. Merak etmeyin bu sistem hala aynı ancak daha kullanışlı hale getirilmiş. Eskiden yönettiğimiz devlet parasızken ya da etrafındakilerle barış halindeyken, sürekli turu bitirip (End Turn) bir sonraki yıla geçiyorduk. Bu bazen onlarca yıl sürebiliyordu. Artık o kadar detaylı bir yönetim sistemimiz var ki, boşa harcayacak bir yılımız bile yok. Hatta bazen bir yıl için saatlerce uğraşacaksınız. Daha önceki oyunlar Total War hayranları için çok kolaydı. Her yeni oyunun getirdiği yenilikler dışındaki oynanış standarttı. Kısacası Total War hayranları avantajla başlıyorlardı. Ancak bu sefer Creative Assembly'in her şeyi sıfırdan yapması oynanışı da büyük ölçüde değiştiriyor. Serinin eski hayranları bile Empire Total War'a alışına kadar bayağı bir sersemleyecekler. Hatta bu yüzden oyundan soğuyan insanlar bile var. Ama değişiklik iyidir, seri artık bazı konularda yerinde saymak yerine ilerlemiş oluyor. Artık bina yapmak için ayrı, asker yapmak için ayrı menü kullanmıyoruz. Bir şehre tıkladığımız zaman, haritanın altındaki beyaz yerde seçenekler çıkıyor. Bina yapma, asker yapma ve yolları düzenleme. Binalar ise daha önceki Total War'lardan farklı olarak belirli bir teknoloji sırasına göre ilerliyor. Bir nevi binaları upgrade ediyoruz. Binaların eskiden olduğu gibi ayrı ayrı özellikleri var. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta binaların teknolojik uzantıları. Yanlış teknolojik gelişme oyunda felaketle sonuçlanıyor. O yüzden binaların yapıldığı çubuğa yıkma tuşu da eklenmiş. Aynı şekilde düşman saldırısı ya da talanı sonucunda hasar alan şehri toptan tamir etmek için bir çubuk da mevcut. Kısacası eskisi gibi tek tek binaları tamir etmekle uğraşmıyoruz.Halk eski oyunlara kıyasla daha agresif ve rahatına düşkün. Etrafa yayılan milliyetçilik ve özgürlük düşüncelerinin sonucu artık, demir yumruğumuzla yöneteceğimiz insanlar yok. Bir şehre tıkladığımız zaman, hemen altında onunla ilgili bir özet de karşımıza çıkıyor. Şehirlerdeki en büyük sorun halk yönetimden değilse vergi vermiyor olması. İyi bir yönetici olmak için binaları yaparken halkın mutluluğu ve isteklerine de bakmak lazım. Eğer yaptığımız işten memnun olurlarsa vergiler yüzde 4-5 daha da artıyor. Empire Total War'da halkın isyan faaliyetleri daha da baş ağrıtan cinsten. Çünkü domino taşları gibi isyanlar bir birlerini izliyor. Halka bir birini tetikliyor. En sonunda bu çatlak sesler başkentinize kadar ulaşıyor. Eğer başkentte isyan çıkarsa, devler liderinin tahtan indirilmesinden rejim değişikliğine kadar uzun ve belalı bir yol sizi bekliyor. Tabii ki ülke içten yanarken düşmanlar da boş durmuyor ve hemen sınırlarınızı kemirmeye başlıyorlar. O yüzden bu isyan çağında şehirleri iyi kontrol etmek lazım. Zaten bu yüzden özel bir menü yapılmış, bu menüden tüm şehirler görülebiliyor tek tek onlarla ilgilenip onların isteklerine göre yatırımlar yapabiliyorsunuz. Bazı binalar teknolojik gelişimleri de aktif hale getiriyorlar. Empire Total War'da üç tane yönetim şekli var, bunlar mutlak monarşi, anayasal monarşi ve cumhuriyet. İsyan çıktığı zaman, devlet ya da halk arasında seçim yapıyorsunuz. Ya devleti seçip aynı yönetim şeklinde kalıyorsunuz ya da, halkın memnun olacağı bir devrim yapılması gerekiyor. Yöneticileri artık piyon gibi oradan oraya süremiyoruz. Onun yerine sadece başkentte oturup keyif çatıyorlar. Kendilerini bir tek yönetim ekranında görebiliyoruz. Yönetim ekranında, devletin rejimine göre kabine ve bakanlar da gözükebiliyor. Bu kişiler ülkenin yönetimine + ya da – özellikler katıyor. Cumhuriyette bu kişileri yerinden edip seçim yaptırabiliyoruz. Anayasal monarşide ise direk kabine görevlilerini kovabiliyoruz. Ancak bunu çok yaparsak yine halk rahatsız oluyor…
Eski bir atasözü vardır, "Devlet ile lider birdir. Liderin rahatsızlığı topraklarında da kendini gösterir" diye. ETW'de bu atasözünü bol bol anacaksınız. Çünkü devletin başındaki kişinin özellikleri artık eskisinden de önemli. Bu kişi yetenekli ve güçlü bir lider ise hem halk mutlu oluyor hem de diğer dünya devletleri sizden çekinip her türlü anlaşmaya yanaşıyorlar. Ancak lideriniz işe yaramaz biriyse, tüm dünyaya rezil oluyorsunuz. Bir an önce ölse de kurtulsak diye hem halk hem biz dua ediyoruz. Zaten kötü liderler halkın mutluluğundan kendini gösteriyorlar. Bu kişiler ölünce halkın öfkeli düşünceleri azalmaya başlıyor. Kısacası yapımcılar halkı çok şımartmışlar. Eskiden vergilen tek koldan alınıyordu. Artık bu geliştirilip zengin ve sıradan halk başlığında toplanmış. Bu iki sosyal sınıf tarihte olduğu gibi bir birlerine uyuzlar. Fakirlerden fazla vergi alırken zenginlerden az almak, alt sınıfı sinirlendiriyor. Tam tersi de üst tabakayı küplere bindiriyor. İkisinin dengede olması ise yine rahatsızlık çıkartıyor. Hükümet menüsünde en çok rahatsızlık çıkartan şehri direk görüyorsunuz. İsteklerine göre onları memnun etmek mümkün. Ayrıca şehirlerin bulunduğu coğrafik konumlara göre yatırımlar yapmak lazım. Artık tek başınıza her şeye karar veren bir bilgisayar oyuncusu yerine binlerce kişinin kaderinden sorumlu bir lidersiniz. Oyun da bunu sürekli hatırlatıyor. Tabii ki halkın yönetim üzerindeki etkisi yeterince fazla değil. Bir sonraki Total War oyunlarında bu daha da geliştirebilir ve gerçeklik daha da artırabilir.
Savaş barıştır
18. yüzyıl savaş teknolojisi olarak tam bir geçiş dönemi. Bu yüzden aslında savaşlarını pek sevdiğim bir zaman değil. Artık barutun etkin olduğu zamanlar. Askerlerin savaşmak için özel yeteneklere ihtiyaçları yok. Komutanlar ise kibirli ve kendilerini dünyanın en iyileri sanıyorlar. Bu durumun nedeni bu yüzyılın saçma savaş kuralları. Tüfekler etkilen olabilir ancak hala atış mesafeleri düşük. Üstelik ateş ettikten sonra, tekrar mermi koyup, barut koyup, barutu sıkıştırıp tekrar ateşe hazır hale getirmek gerekiyor. Daha da komik kısmı ise 18. yy'nin başlarında tüfeklerin menzili kısa olduğu için, gruplar karşı karşıya gelip idam mangası gibi bir birlerine ateş ediyorlar. Süvariler eskisi kadar etkili değil. Haliyle bu yüzyıl kendine has savaş kurallarına sahip. Komutanlar tıpkı bir dans gibi reveranslarla savaşıyorlar. Amerikan İç Savaşı ve Napolyon Bonapart'ın fetihleri gibi ünlü olaylar sayesinde bu yüzyıl yazılı ve görsel eserlerde çok fazla yer alıyor. Özellikle Amerika'nın kuruluş efsanesi olduğu için, bu dönemle ilgili sayısız film, kitap ve hatta çizgi roman var. Dans kıyafeti gibi renkli üniformalarıyla birlikte 18. yy komik de olsa dünya tarihi için önemli bir zaman. Empire Total War'da askeri olarak bu yüzyılı gayet iyi yansıtmış. Oyunda askeri üstünlük istiyorsanız Fransa ya da İngiltere'yi seçmekte fayda var. Rusya ise başlarda tökezlese de bulunduğu konum sayesinde rahat rahat gelişiyor ve Balkanlar üzerinde ezici bir etkisi oluyor. Osmanlı ise pamuk ipliğine bağlı bir zamanda başlıyor oyuna. Her şey oyuncunun eline bırakılmış. Eğer belinizi doğrultursanız teknolojik gelişmeler ve yeni askeri birimlerle güçlü bir hale geliyor. Ama özellikle oyunun ilk başlarında, bizde iman gücü var eski toprakları alırız diye sağa sola saldırırsanız, tarih tekerrür ediyor ve çöküyorsunuz. Empire Total War'da iki türlü savaş var. Birincisi kara savaşları ikincisi ise deniz savaşları. Zaten yapımcılar da ilk baştan beri deniz savaşlarının ön planda olduğu bir Total War yapacaklarını söylemişlerdi. Ancak zaman içinde oyundaki devlet sayısının artması ve serinin hedef kitlesinin sadece deniz savaşlarıyla tatmin olmayacaklarından dolayı kara savaşlarına da önem verilmiş. Ancak deniz savaşları hem grafik olarak hem de saldırı yöntemleri olarak çok daha önemli…
Kara savaşlarından bahsetmek gerekirse. Elimizde, topçu birlikleri piyadeler ve süvariler var. Tüfekli piyadeler, kılıçlı piyadeler yerine göre özel birim olan tabanca kullananlar ve oyunun ilk başlarında küreği mızrağı kapıp düşmana dalan köylüler. Oyunun başlarında süvariler biraz daha etkili. Özellikle topçuları yok etmek için süvariler en iyi çözüm. Hızlı ve güçlüler. Topçular ne olduğunu anlamadan kelleleri kopuyor. Tüfekli piyadeler ise, belirli bir mesafeden gelince ateş açmaya başlıyorlar. Önlerine koruma olacak bir şey çıkınca ise hemen siper alıyorlar. Teknolojik gelişmelerle birlikte askerlerin davranışları da değişiyor. Tüfekleri daha güçlü oluyor ya da daha uzun menzile ateş edebiliyorlar. Ayrıca savaş ve duruş teknikleri de değişiyor. Askerler daha farklı şekillerde saldırabiliyor ya da başka pozisyonlara geçebiliyor. Daha önce oyunun otomatik olarak bize verdiği bu yetenekler artık teknolojik gelişmelerle kazanılabiliyor. Tüfekli piyadeler aynı zamanda süngüleriyle ya da kılıçlarıyla savaşabiliyor. Düşmanlar belirli bir yakınlığa geldikleri zaman otomatik olarak süngü savaşına giriyorlar. Ya da biz emir veriyoruz bu şekilde savaşıyorlar. Ama teke tek dövüş yöntemleri genelde nişancılıklarından daha kötü. Kılıçlı ya da mızraklı asker ise, düşmanın yakınına gidene kadar ördek gibi vuruluyorlar. Onları ormanlık arazide gizlemek ya da ani pusular için kullanmak daha mantıklı. Süngü savaşlarında da düşmana arkadan saldırtarak kullanabilirsiniz. Topçular, tam bir yıkıcı güç. Her ne kadar yavaş hareket etseler de koca binaları birkaç atışta yerle bir edebiliyorlar. Özellikle saklanan düşmanları top atışıyla taciz etmek çok etkili oluyor. Siperleri param parça olan düşmanlar korkup kaçıyorlar. Düşmanı korkutmak ya da yıkarak yok etmek için etkili bir yol. Ayrıca yeterince askeriniz varsa, düşmanları süngü savaşlarını sokup sonra da topçularla bombalayarak kendi adamlarınızı feda etme pahasına yok edebilirsiniz. Biraz canice de olsa 18.yy da çok kullanılan bir taktikti. Komutanın yetenekleri savaş alanına da yansıyor. Özellikle komutanın moral verme yetenekleri askerleri çok etkiliyor. Bu özellikler düşükse en ufak çatışmadan bile askerler kaçmaya başlıyorlar.Artık savaştan önce merdiven ve türevlerini yapmamıza gerek yok. Çünkü bir kaleye girilecekse askerler ip fırlatıp buraya tırmanıyorlar. Ya da bir iki topçu atışıyla duvarı yıkıyoruz. Haritada bulunan binalar artık süs için değil. İçerine girebiliyoruz. Stratejik yerlerdeki binaları ele geçirip, düşmanla öyle çatışabiliyoruz. Savaşı kazanmak için ele geçirilen binaların içindeki askerler yok edilmeli. Tüfeklerle taramak da bir seçenek ama en çok hoşuma giden topçularla binaları düşmanın kafasına yıkmak oldu. Bu yeni savaş sistemi eski Total War sevenlerin sinirini bozacak, çünkü her şey çok yavaş. Tabii bu yapımcıların suçu değil, o yüzyıldaki savaşların saçma kurallarının suçu. Artık eskisi gibi adamı bol olan kazanmıyor. Teknolojisi ileri olan savaşlarda üstünlük sağlıyor. Eskiden olduğu gibi hızlı ve kıran kırana savaşlar artık yok. Kara savaşları rutin hale gelmiş. Düşmanlar şehirlerinize saldırınca oradaki yerel halk da silahlanıp saldırıyor. Bu askerlerin sayısı şehrin nüfusuyla orantılı oluyor. Şehirler artık korumasız değil savaşlarda da ek güç sağlıyor. Savaşa başlama menüsünde yeni özellikler var. Kuşatmalarda, savaşmadan teslim ol diye bir seçenek eklenmiş. Yeterince sabrı olan oyuncular kuşatmayı yıllarca sürdürüp tek mermi atmadan şehirleri ele geçirebilir. Ayrıca oyun her savaştan önce save etmeyi tavsiye ediyor, bunu yapmak için ufak bir tuş da var. Tarihi kahramanlar da oyunda önemli yer tutuyor. Şansınız varsa, oyunda tarihi kahramanlar çıkıyor. Bu insanlar direk doğuştan lider yeteneklerine sahip ve gittikçe daha da güçleniyorlar. Onların yanındaki askerler sonuna kadar savaşıyor ve savaşları kazanma şansları çok fazla. Bu kişiler çıktığı zaman onlar ölmeden önce alabildiği kadar yer fethedin. Başarılı askerleri artık generalliğe yükseltebiliyorsunuz. Generaller ise bir şehir içinde değilken bile asker toparlayabiliyorlar. Saklanabilen asker ise savaşlarda büyük işe yarıyor. Onları gizleyip düşmanı pusuya düşürünce bir anda korku avantajı oyuncunun eline geçiyor. Ekranın sağ tarafında bulunan manevra tuşlarıyla askerlerimize ufak manevralar yaptırabiliyoruz. Mesela üzerilerine hızla gelen askerler va,r onların geldiği tarafa basınca askerler o tarafa geliyor böylece birden vurgun yemekten kurtuluyorlar.
Sivastopol önünde yatan gemiler
Aman padişahım izin ver bize
İzin vermezseniz atın denize
Tutalım moskofu verelim size
Sivastopol marşı
Yıllardır Total War'da deniz savaşları hayal gücünüzle eşit oranda muhteşemdi. Savaşı bilgisayar otomatik olarak yapıyordu ve tek duyduğumuz savaş sesleriydi. Donanmaya yatırım yapmanın hiçbir özelliği yoktu. Ancak düşmanın ticaret yollarını zayıflatmak için donanmayı kullanıyorduk. Ya da onların limanlarını abluka altına alıp ekonomilerini çökertiyorduk. Artık bir gemi simülasyonu kadar detaylı gemi savaşlarına sahibiz. Empire Total War'un en büyük getirisi de bu. Sahip olduğumuz limanlar ufak balıkçı kasabalarından, dev ticaret merkezlerine kadar yükseliyorlar. Artık ticaret yapmak için limanlara sahip olmak lazım. Limanlar yükseltildikçe ticaret yapmak kapasitesi de artıyor. Deniz teknolojileri geliştirdikçe donanmanız dünyanın korkulan bir gücü oluyor. Deniz teknolojilerini geliştirmek savaşlarda büyük önem taşıyor. Donanmayı dünya üzerindeki ticaret rotalarını sömürmek için kullanabiliyorsunuz. Rotaların üzerine geliyorsunuz ve askerleriniz korsanlık yaparak o rotadan pay alıyorlar. Para kazanmak için yararlı ve tatlı bir yol. En önemlisi ise donanmalar savaşmak için işe yarıyor. Savaşlarda donanmanın başında yetenekli bir amiral varsa tam bir şölen yaşıyorsunuz. Gemiler 18. yy'a uygun olarak tasarlanmış. Gemilerin içi asker kaynıyor. Zoomlayınca bu adamların iş yaptığını da görüyoruz. Bazen saçma sapan hareketler yapsalar da, geminin içindeki mürettebat gerçekten yaşıyor. Özellikle gemiyi saldırtınca oradan oraya koşturup savaş için hazırlandıklarını görüyorsunuz. Gemilerin gücü ve teknolojisi dışında rüzgâr da savaşlarda büyük etki sağlıyor. Eğer geminiz kürekle çalışmıyorsa, savaş sırasında rüzgârın yanınızda olması için dua edin. Rüzgâra arkanızı alıp saldırmak düşmanı ezip geçmenizi sağlıyor. Ama rüzgâr size karşıysa işler sizin için kötü. Deniz savaşlarının grafikleri çok etkileyici olmuş. Dünya haritasından birden deniz savaşlarına geçince, sanki başka bir oyuna geçmiş gibi hissediyorsunuz.Normalde toplar otomatik olarak ateş ediyor. Ama oyuncunun onları yönlendirme şansı da var. Geminin sağ ya da sol tarafındaki toplar menüden seçilebiliyor. İlk tıklamada toplar tam olarak doluyor ikincisindeyse ateş ediyor. Geminin yanında gözüken vuruş açısına düşman gemisi girdiği zaman bu şekilde ateş edince büyük hasar alıyor. Tabii ki tüm bunlar bir görsel efekt şöleni. Top yağmuruna tutulan gemilerden, tahtalar etrafa saçılıyor, insanlar denize düşüyor, yangınlar çıkıyor. Gemilerde üç tane cephane var. Klasik top güllesiyle gemilerin gövdesine zarar verip onları batırabiliyorsunuz. Ayrıca çivili mermi ile düşmanın tayfasına zarar veriyor zincirli toplarla da gemilerinin direklerini kırıp onları kımıldayamaz hale getirmek olası. Çeşitli formasyonlarla düşmanın üzerinde baskı kurmak mümkün. Ayrıca demir atma özelliğiyle yeni hatlar oluşturup düşmanı abluka altına alabilirsiniz. Gemi savaşları ayrı bir yetenek ve stratejik deha gerektiriyor. Oyunun yapay zekâsı bazen saçmalasa da genelde gemi savaşlarında bayağı uğraştırıyor. Düşman gemilerine yeterince zarar verince batmaya başlıyorlar. Bu da ayrı bir görsel şölen haline gelmiş. Batan gemideki tayfalar korkuyla sağa sola kaçışıyor, denize atlıyor ya da geminin yüksek yerlerine çıkıp boğulmaktan kurtulmaya çalışıyorlar. Gemi yanarken yavaş yavaş denizin soğuk sularına gömülmeye başlıyor. Ancak düşmanı yenmek için tek seçenek onları yok etmek değil. Düşman gemisine çıkıp onu ele geçirmek de mümkün. Düşman gemisini ele geçir tuşuna basınca, ilk önce kontrol ettiğimiz gemi düşman gemisine yaklaşıyor. Tayfalar geminin yan tarafına doluşuyorlar, karşı gemiye bir kanca atılıyor ve tayfalar tüm güçleriyle iplere asılın gemiyi kendi tarafına çekiyorlar. Bu işlem de bitince korsan filmlerinden alışık olduğumuz gemiden gemiye atlama ve savaşma görüntüleri başlıyor. Bu görsel şölenden sonra düşman gemisi ele geçiriliyor ve bizim kontrolümüze geçiyor.
Kalem kılıçtan keskindir
Empire Total War, adeta bu sözden ilham alınarak yapılmış. Oyunda gelmiş teknoloji ve diplomasi özellikleri var. Hem de diğer oyunlardan farklı olarak her ikisi de hayati önem taşıyorlar. Artık kendi kabuğunda oturup önüne geleni fetheden bir devlet değiliz. Dünya sürekli değişiyor yeniliklerin ucu kaçtı mı yakalamak çok zor. Halk yöneticilerini sorguluyor, memnun değillerse hükümetlere uyarı mektupları geliyor. Tüm devletler yeni ticaret ve sömürgelerin peşinde. Haliyle bu durumda Empire Total War'da ki esas amacımız, dünyayı fethedip kârizma yapmak değil hayatta kalmak. Artık ekonomiyi güçlendirmenin en iyi yolu savaşlar değil. Eskiden yeni topraklar fethedince çıkan menüden tüm halkı katlet, onları bağışla ya da köle yap gibi seçenekler çıkıyordu. Tüm halkı katledip yağma yapınca yüklüce bir para kazanıyorduk. Özellikle, hiç işimize yaramayacak toprakları yağmalayarak zengin olmak mümkündü. Artık fethettiğiniz yerlerden sadece vergi alabiliyorsunuz. O da onları memnun ederseniz. Yoksa onu da vermiyorlar. O yok bu yok peki nasıl para kazanacağız? Tabii ki ticaret ile. Dünyayı dev bir Pazar gibi düşünün sizde oraya tezgâh açmış bir satıcı. Güçlü bir ekonomi için düşmandı, dinsizdi, kıroydu demeden kabul eden herkes ile ticaret anlaşmasına girmek büyük önem taşıyor. Bu şekilde, yıllık geliriniz, iki üç kat daha artıyor. Kısacası vergilerden daha kârlı bir iş yapıyorsunuz. Verimli topraklarınız varsa yaşadınız. Ama eğer yoksa ne yapacaksınız? Tabii ki teknoloji satacaksınız, hatta sıkışırsanız toprak. Seçtiğiniz ülkenin konumu, tarihi, dost ve düşman ilişkileri yüzünden diğer ülkelerin bakış açıları değişkenlik gösteriyor. Diplomasi menüsünde ana (major) ve ufak (minor) devlet olmak üzere iki seçenek var. Bunlardan birini seçince, çıkan yeni ekranda dünya devletlerinin size bakış açılarını görüyorsunuz. Devletleri müzakereye girince çıkan yeni pencerede şunlar var. Ticaret anlaşması yap, müttefik ol, para anlaşması, koruyucusu ol, toprak işleri. Duruma göre de anlaşmaları bozma seçenekleri var. Bir ülke eğer size iyi bakmıyorsa onu yumuşatmanın yolları da var. Hediye yollayınca çoğu ülke hemen yumuşuyor, kardeşimsin moduna giriyor. Tabii ki bu güzel ilişkileri ticaret ve hatta müttefikle devam ettirmek en iyi yol. Kısacası oyunda "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" mantığı var. Hediyeler pahalandıkça devletlerin tav olması da artıyor. Ticaret yollarını sömürerek bu işten alacağınız kâr daha da artıyor. Özellikle ufak ülkelerin bazıları ticaret anlaşması karşılığında üstüne para bile verebiliyor.Müttefiklik eski oyunlarda olduğu gibi kağıt üzerinde ve göstermelik değil. Savaşa girince müttefiklerinizi yardıma çağırabiliyorsunuz. Tabii ki de onlar da çağırıyor. Yardıma gitmeyince, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler iyice gerilip bozuluyor. Müttefikler sizi yardıma çağırınca iki seçenek çıkıyor karşımıza. Ya onlara yardım etmek ya da vazgeçip müttefiklikten çekilmek. Tabii ki bu müttefiklik ve savaş işleri büyük denge gerektiriyor. Eğer kârlı ticaret yaptığınız bir ülkeyle savaşa girerse müttefikiniz, ya kârdan vazgeçeceksiniz ya da arkanızı kollayacak birisinden. Dünya üzerindeki prestijiniz arttıkça, anlaşma yapmak da kolaylaşıyor. Tabii diplomasi yetenekleriniz yöneticinizle doğru orantıda. İyi ilişkileri olan bir yönetici geldiği zaman o, ölmeden yeteneklerini sömürmeye bakın. Sıra geldi oyunun en büyük yeniliklerinden birine yani teknoloji gelişimi. Bu işi ülkenizdeki üniversiteler sayesinde yapıyorsunuz. Ne kadar fazlalarsa o kadar iyi. Teknoloji menüsünde dev bir gelişim ağacı var. Daha önce Age of Empires ve türevlerinde bu tarz gelişimlere alışıktık. Ancak ETW bu daha çok RPG oyunlarındaki yetenek puanları gibi olmuş. Her teknolojinin bir gelişim yılı var. Hepsinin de açtığı yeni teknolojik yollar var. Oyunda teknoloji o kadar önemli ki, gelişmezseniz bir süre sonra bina bile yapamıyorsunuz. Çünkü bir süre sonra binalarda teknolojik işaretlerin çıktığı kilitler oluşuyor. Ekonomik, savaş ve fikir alanınca araştırmalar yapmak mümkün. Eğer ülkenize birçok eğitim merkezi açarsanız, aynı anda birçok araştırma yapmak da mümkün. Aksi takdirde tek eğitim merkezinde tek gelişim yapılıyor. Teknolojik gelişmeleri hızlandırmak için, filozofları kullanmak mümkün. Filozoflar araştırma yapılan şehirleri götürünce, yetenekleri doğrultusunda oradaki araştırmaları etkiliyorlar. Tabii ki teknoloji geliştirmek için yıllarca beklemek zorunda değilsiniz. Diğer devletlerden teknoloji satın alma ya da değiş tokuş etme imkânı da var. Ancak çoğu devlet bunun için çok uğraştırıyor. Teknolojik gelişmeler oyundaki stratejilerden birisi. Hatta en önemlisi de diyebiliriz. Yaptığınız araştırmaları satarak önemli kazançlar elde edebiliyoruz. Ayrıca düşmanınızla savaşan ülkelere ücretsiz teknoloji de verebilirsiniz. Böylece düşman size gelene kadar diğer ülkelerde bayağı bir yıpranır. Teknolojik gelişme menüsünde usta olmak için ise tecrübe lazım. Deneme yanılma yöntemiyle, hepsini deneyip en etkili gelişme türünü bulabilirsiniz. Amerika Birleşip Devletlerinin ortaya çıkışıyla birlikte dünya siyasetinin bayağı etkileneceğini söyleyebilirim. Ülkenize güçlü bir düşman saldırınca, etrafınızdaki büyük küçük tüm devletler pay koparmak için size saldırıyorlar. O yüzden ya sağlam müttefikler edinin ya da sınırlara bol bol asker yığın.
Kadı'nın kızı
Gelelim oyunun eksilerine. Sanırım oyuncuları en çok isyan ettiği konu grafik sorunları ve ETW’nin her sistemde düzgün çalışmaması. Resmi ağızlardan çıkan bilgiye göre oyun Shader 3.0 desteğiyle yapıldığı için, Shader 2.0 kartlarda sorun çıkartıyor. Kısacası Shader 2.0 kartınız varsa, ciddi bir yama gelene kadar, nedensiz çöküşler ve takılmalar yaşayacaksınız. Oyunun ana haritası, kara savaşları ve deniz savaşları ayrı ayrı efektler kullandığı için, hepsinde farklı sorunlar çıkabiliyor. Mesela kara savaşlarında hiç sorununuz yokken, deniz savaşlarında takılmalar ya da çökmeler olabiliyor. Ya da sadece ana menüde çökmeler yaşanabiliyor. Birçok oyuncu bu çökmelerden bayağı dert yanıyor. Ben şahsen bu tarz sorunlar yaşamadım. Ancak yine de insanların bu tepkisini dile getirmek istedim. Fakat daha önceki tecrübelerimden Creative Assembly'in bu soruna çözüm bulacağına inanıyorum. Çünkü oyuncuyu dinleyen ve teknik desteklerini esirgemeyen bir firma Bu sefer neredeyse her şeyi sıfırdan kodlanmış bir oyun yapmaya çalışmışlar. 15 GB'lık dev boyutu ve içeriğindeki birçok ufak detay nedeniyle bu tarz hatalar normal. Ancak oyuncuların isyan etmesi de normal. Eminim ki kısa sürede sorunları çözen bir patch gelecektir. Savaş alanlarında bazı grafiksel saçmalamalar hem can sıkıyor hem de güldürüyor. Askerler tüfeklerindeki barutu sıkıştırmak için, ellerindeki çubuğa namluya sokmaya çalışıyorlar. Ama bazı askerler bu işlemi namlu yerine havaya yapmayı tercih ediyor. Bunlar herhalde gözleri iyi görmeyen askerler. Ya da kaytarmak için yapıyorlar, her türlü askerliklerinin yanacağı kesin. Özellikle binaları ele geçirme ya da duvara tırmanma sırasında, askerler beleş bir şey dağıtılıyor gibi bir birlerini eziyorlar. Bir anda ortaya belediye otobüsü manzarası çıkıyor. Sesler güzel, özellikle Türkçe dublaj ama Osmanlı askerleri üzerine tıklanınca "Padişahım çok yaşa" diye bağırabilirlerdi. Son anda Osmanlı birimleri üzerinde yapılan değişiklikler biraz can sıkıcı. Osmanlı oyunda önemli olsa da daha düzgün yansıtılabilirdi. Osmanlı askerlerinin cesaretleri ırk özelliği olarak + bonusla başlayabilirdi. Aynı şekilde gemi savaşlarına verilen önem, biraz da kara savaşlarına verilse, Total War sevenlerin alışık olduğu kıran kırana ortam devam edebilirdi.
Diplomasi konusuna gelince, her ne kadar çok detaylı olsa da yine de bu tarz bir oyun için eksiklikler mevcut. Mesela devletler arasında kız alıp verme gibi özellikler yok. Tarihte barış ve güç kazanmak için en iyi yöntemdi bu. Rakip ülkelere ajan sokup yöneticileri hakkında önemli bilgiler alınabilir. Her yöneticinin bir dünya olumsuz özelliği var. Bu olumsuz özellikler kullanılıp rakip liderler psikolojik olarak çökertilebilir. Mesela kadınlara düşkün bir lidere kadın yollayabiliriz. Kadın onu kendine bağlar ya da yavaş yavaş zehirler. Tarihte bu da çok görülen bir şeydir. Halkın etkisi daha büyük olabilirdi. Halk gazete çıkartıp, başımızı daha çok ağrıtabilirdi. Böylece oyun daha gerçekçi bir sosyal ortamda geçerdi. Ayrıca tehdit ve zorla iş yaptırma, politik olarak her olaydan bir fırsat çıkartma gibi özellikler de olmalıydı. Mesela limanını abluka altına alıp da ekonomisini baltaladığınız devletleri tehdit edip, vergiye bağlayabilir ya da onlardan toprak kopartabilirdik. Oyunu oynarken aklıma gelen bu istekleri daha sayfalarca devam ettirebiliriz. Umarım bundan sonraki diğer Total War oyunlarında, bu tarz detaylar da eklenir. ETW'nin yapay zekâsında bazı sorunlar var. Bazen düşman askerleri ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Empire Total War ile birlikte, seri yeni bir döneme de girmiş oldu. Artık tüfeklerin ve teknolojik gelişmelerin önemli olduğu bir çağdayız. Bundan sonraki oyunlarda yapımcılar ileri mi gidecek yoksa tekrar kılıç kalkan dövüşlerine mi dönecek bilmiyoruz. Ancak ortada 1.Dünya Savaşı'nda geçecek bir Total War yapılacağına dair dedikodular da dolaşıyor. Creative Assembly bilmediği sularda dolaşmayı çok istiyor ancak kaza geçirip gemilerini batırabilirler de. Serinin eski hayranları için biraz garip olsa da Empire Total War en iyi strateji oyunlarından bir tanesi. Alıştıktan sonra oyun strateji severlere büyük zevkler verecek. Ayrıca ülkemizde yeterince oyun satarlarsa belki de bir gün Ottoman Total War çıkartacaklarının ufak sinyallerini de almış olduk. Etkileyici müzik ve ses efektleriyle birlikte, ETW her strateji severin denemesi gereken bir oyun. Ancak her sistemde çalışmama sorunu nedeniyle, bir süre beklemek isteyebilirsiniz.