En az gerek sistem gereksinimleri
İşletim sistemi: Windows XP SP2/Vista
İşlemci: Intel Core 2 DUO @ 2.6 GHz
RAM: 2 GB
Harddisk: 6 GB
Ekran kartı: 256 MB (GeForce 8600) Full Shader 2.0 and 3.0 support.
Ses kartı: DirectX uyumlu
DirectX: 9.0c or 10
Klayve-mouse
DVD Rom Drive
Son günlerde bir büyücünün her gün büyülerini ezberinde tutmak için büyü kitabını tekrar tekrar açması gibi yeniden Dragonlance, Forgotten Realms ve Ravenloft serilerini bilmem kaçıncı kez okuma seanslarına başladım. Kitaplığımda şöyle bir yâd etmek amacıyla elime bir Dragonlance kitabı almamla başladı her şey ve satırı satırına bilmeme rağmen en sevdiğim bu 3 seriyi okuyorken buldum kendimi. Oyunlarla ilgiliyseniz fantastik kitap okumak, RPG arayışına girmek demektir. Sırf bu yüzden kim bilir kaç kişi Baldur's Gate, NWN, Elder Scrolls serilerine aşina olmuştur. Yine alışkın olduğum bir RPG açlığı dönemine girince arşivimin altını üstüne getirmeme rağmen (zaten defalarca yeniden bitirdiğim için) bu açlığıma farklı bir tat ile karşılık verecek bir oyun bulamadım. Belki Forgotten Realms'ta açlığımı gidermeyi başarırım diyerek NWN 2 yükledim ancak onun bile hastalığım için yeterli olmadığı ortadaydı. Baktım ki "oynanılası RPG'ler" arşivim içerisinde bana deva yok; umudumu yitirmiş hâlde farklı bir tat bulabilmek amacıyla yeni oyunlara göz atmaya karar verdim. Maalesef güzel RPG'ler nadiren oyun piyasasına sunuluyor ve çıkan RPG'ler içinde fantastik RPG oyunlarına pek rastlayamıyoruz. Bütün bu ümitsizlik içerisinde bilgisayarıma Drakensang: The Dark Eye isimli bir oyun kurdum. Bakalım hastalığımıza ne derece ilaç olabilmiş?
Kimler okumalı, kimler oynamalı?
İncelemeyi okumak ve oyunu oynamak konusunda kararsızlık yaşayanlara not düşecek olursak; fantastik romanlar konusunda fazla bilginiz yoksa ve "Yüzüklerin Efendisi güzel filmdi; böyle elfler falan…" gibi bir düşünceye sahipseniz ilginizi çekme ihtimali bulunan, fantastik romanları seven ancak RPG'leri denememiş birisiyseniz sizin için güzel bir başlangıç olabilecek, RPG konusunda tecrübesiz, kes-biç türü oyunlar (Diablo, Sacred, Titan Quest vb.) dışında karmaşık göründüğü için derin RPG oyunlarına bulaşmamış iseniz arayüz kolaylığı sayesinde zorlanmayacağınız ancak diyaloglarıyla sizi sıkma ihtimali bulunan, fantastik romanlara karşı ilgisiz ama RPG'leri seven bir oyuncu iseniz oynayacağınız, fantastik romanlar, RPG'ler ve masaüstü FRP'leriyle ilgiliyseniz bitirmeden kalkmayacağınız, "Raistlin aşağı, Drizzt yukarı" kafayı fantastik evrenlerle bozmuş, RPG'leri hatim etmiş ve masaüstü FRP'lerde günlerinizi harcamış iseniz birkaç karakter sınıfıyla rol yapmayı, oyunu defalarca bitirmeyi ihmal etmeyeceğiniz bir oyun sizleri bekliyor. Saydığımız sınıfların dışındakiler için oyun sıkıcı, inceleme de gereksiz olabilir. Son sayfayı açarak puana göz atabilir ve incelememizden kendinizi mahrum bırakabilirsiniz.
Rolümüz nedir?
Geçtiğimiz senenin Almanya'da en iyi RPG'si seçilen ve başarısının ardından bu sene İngilizce olarak piyasaya sunulan oyunumuz en başarılı Alman masaüstü FRP'si The Dark Eye tabanında hazırlanmış ve kurallar da yine bu oyun düzenince belirlenmiş. Ethra evreninde yer alıyoruz ve oyun boyunca talan edeceğimiz alan Aventuria kıtasının Kosh bölgesiyle sınırlı. Sınırlı dediysek bu alanın küçük olduğu anlamına gelmiyor; kimi yerlerde uçsuz bucaksız gibi hissettirmeyi başarıyor harita kendisini oyuncuya. Bölge hakkında şöyle bir genel bakış koyacak olursak rol yapma unsurlarının birçoğunu içerdiğini söyleyebiliriz. Satıcılardan rahiplere, büyücülere ve hatta dilencilere kadar etkileşime girilebilecek birçok NPC, elf, cüce, insan ağırlıklı ırk çeşitliliği ve bataklık, mahzen, kapital gibi türlüce gezilecek, keşfedilecek yer mevcut.Oyundaki rolümüz rol yapmak. Onuruyla ölüme gülümseyen bir savaşçıdan kilit açma ve eskrim konusunda uzman bir korsana kadar birçok karakter seçeneğine sahibiz. Oyunun başında karakterimizi yaratarak Ethra dünyasına giriş yapıyoruz. Karakter yaratırken seçebileceğimiz ırklar; Arap benzerliğiyle göze çarpan Tulamid, Viking esinlenmesi Thorwalian, cüce, elf ve insan ırkları. Tulamid ırkından sadece Amazon sınıfını, Thorwalian’dan ise sadece korsan sınıfını seçebiliyorken elf, cüce ve insan ırklarında büyü ya da savaş ağırlıklı üçer çeşit sınıf tercihine sahibiz. Cinsiyet seçimi de var ancak cücelerde dişi seçeneği koyulmamış. Karakter sınıfları arasında öyle ahım şahım farklar yok; tiplerinin değişik olması, "Stat" puanları, birkaç avantaj ve dezavantaj dışında açık farklılıklar göze çarpmıyor. Zaten yarattığınız karakter sınıfı ne olursa olsun; grubunuza aldığınız diğer karakterlerle dengeleyebiliyorsunuz dezavantajlarınızı. Stat farklılıklarında da genel olarak gözüme bir mantık hatası çarpmadı ancak cücelerin büyüye karşı dayanıklılıklarının daha fazla olmasını beklerdim. Gerçi önyargılı davranmadan önce The Dark Eye kurallarına yeniden göz atmak daha tutarlı olacaktır.
Senaryoya baktığımızda Hesinde Tapınağı'nın 87 yılda bir yeryüzüne çağırdığı Dragon Quest (Ejderha Görevi) isimli bir görevin tema alındığını görüyoruz. Bu görev oldukça geniş alt görevlere sahip ve temel amacımız bu görevi başarıyla tamamlamak. Görevi tamamladığımız zaman Ejderhaavcısı Fendral'ın Sihirli Kalkanı'na kavuşacağız. Ethra dünyasında sihirli eşyalar oldukça nadir ve değerliler; bu nedenle ödülün ne denli cezp edici olduğu ortada. Tabii ki bu görevi tamamlamak için oldukça deneyimsiz olan kahramanımızı maceradan maceraya sürükleyerek göreve hazırlamalıyız. Senaryo maalesef çoklu sona sahip değil; bu konuda senaryonun bizi biraz kısıtladığını söyleyebiliriz. Eski dostumuz Ardo'nun bizimle Ferdok'ta buluşmak istediğini belirten mektubuyla başlayan maceramız görevler ve çeşitli rastlantılarla yanımıza aldığımız yol arkadaşlarımızla daha da renkli hâle geliyor. Geçici olarak grubumuza dahil olan karakterler olduğu gibi kalıcı olarak grubumuzda faal olacak karakterlerle de karşılaşıyoruz. Tabii ki karakterlerin farklı özellikleri var ve kalıcı olarak grubumuza katılan tüm karakterlerin yeteneklerinden envanterlerine kadar kontrolü bizim elimizde. Geçici olarak grubumuzda bulunan karakterler sadece belli bir görev süresince yanımızda bulunduklarından envanterlerine ve yeteneklerine karışma seçeneğimiz yok.
Görevlere tadını kaçırmamak adına pek fazla girmek istemiyorum ancak ipin ucunu tuttukça gelen bir ana görevimiz, bize bolca deneyim kazandırabilecek yan görevlerimiz ve rol yapma adına sürprizlerle dolu küçük görevlerimiz oynanış süresine epeyce katkıda bulunuyorlar.
Kuşanın kılıçları; seviye atlayacağız!
Savaş anında benim bir RPG'de en sevdiğim özellik olan otomatik dondurma (Auto-Pause) olaya karışıyor. Tabii istediğimiz zamanlarda da oyunu durdurabiliyoruz. Böyle anlarda gözümüz öncelikle 3 adet aktif bara kaymalı: Vitality - Astral Energy - Endurance. Vitality kalan sağlık miktarımızı, Astral Energy "Mana" adını verdiğimiz büyü enerjimizi temsil ediyor. Endurance kelime anlamı olarak dayanıklılığı ifade etse de oyunumuzda görevi biraz daha farklı. Aktif ve pasif savaş yeteneklerine sahibiz; pasif yetenekler karakterimize sürekli olarak bazı avantajlar sağlarken aktif savaş yeteneklerini savaş anında belli bir Endurance miktarı harcayarak kullanıyoruz. Büyücüler için ise Endurance görevini Astral Energy yerine getiriyor. Büyüler için FRP dostlarının gayet iyi bildiği gibi konsantrasyon sürecine ihtiyaç var ve gruptaki büyücü büyüsünü yapmaya hazırlanırken konsantrasyonunun bozulmaması amacıyla onu arkada tutmak gerekli. Madem strateji konusuna girdik; birkaç tavsiyede bulunmanın da zararı olmayacaktır. "Ctrl" tuşu ile sıralı komutlar verebiliyoruz ve çok kullanışlı olduğunu oyun esnasında daha iyi anlıyorsunuz. Oyunun göze batan en büyük eksisi karakterlerin yapay zekâları maalesef. Komut vermeyip de "saldım çayıra, haydi bakayım!" derseniz hataya düşersiniz. Karakterlerimiz biraz afallamış hâlde gezdikleri için otomatik saldırıları çoğu zaman saçmalayabiliyor. Arada 2 metre varken önüne geçen varmış gibi bekleyeni mi dersin, düşman saldırırken gözlerinde romantizme dalanı mı dersin; birçok hatayla karşılaşılabiliyor savaş anlarında. Bu hatayı atladıktan sonra grubunuzda kilit açma ve tuzakları tespit etme yeteneklerini hatim etmiş birisini bulundurmanızı tavsiye ediyoruz. Kilitler ve tuzaklar bol miktarda bulunduğu ve güzelim kilitli kasayı kenarda öyle bırakmak adama çok koyduğu (!) için tavsiyemizi dikkate alsanız iyi olur.
Düşmanlarımız yalnızca fiziksel hasar vermiyor; zehir, yaralanma gibi ölümcül etkilere sahip hatıralar da bırakıyorlar bedenimizde. Yaralarımızı bandaj ve şifalı otlarla tedavi etmeye çalışırken zehir etkisine karşı şifalı otlardan ve karışımlardan faydalanıyoruz. Tabii bunların hiçbirisiyle uğraşmayıp grubunuzda iyileştirme yetenekleri güçlü bir büyücünüz varsa ondan yardım alabilirsiniz. Ancak benim tavsiyem, hepsini birden tedarik ederek büyücünüz savaş esnasında yere yığılacak olursa bile kendi kendinize yetebilecek kadar tedbirli davranmanız. Yara aldığımız zaman hasar alma ihtimalimiz artış gösteriyor, aldığımız hasar miktarı da yükseliyor ve yaramız 4. kademeye kadar ilerlerse ölümcül yara nedeniyle yere yığılıyoruz. Zehir etkisi kalıcı bir etki ve bizi zehirleyen düşmana göre zehir kademesi farklılık gösteriyor. Stat puanlarımıza yansıyan bu etki oldukça dezavantajlara mal oluyor bizim için ve bir an önce iyileştirilmesi gerekiyor. Grubumuzdakilerin hepsi birden savaş esnasında yere yığılırsa son kayıtlı oyunumuzu açıp aynı hataya düşmemeye çalışıyoruz. Diyelim ki savaş esnasında tüm düşmanlarımızı yere serdik; o zaman otomatik olarak Vitality, Astral Energy ve Endurance değerlerimiz hızla dolmaya başlıyor. Tüm düşmanlar etkisiz hâle getirildiğinde ayakta kalan tek karakterimiz bile varsa yere yığılmış grup üyeleri ağır yaralı olarak kalkıyorlar ve ağır ağır yürümeye devam ediyorlar. Etrafta düşman olmadığı için onları rahatlıkla tedavi edebiliyoruz bu durumda.
Kazmalar elimizde, kürekler belimizde…
Koskoca adam sadece kılıç tutmayı mı biliyor? O kadar zaman elini çiçeğe böceğe, ormana oduna, madene demirciliğe atmamış mı? İşte bu aşamada yeteneklerimiz dahil oluyor olaya. Bir büyücünün ya da şifacının hazırladığı karışımlar, bir cücenin el emeğiyle dünyaya sunduğu zırh ve silahlar, bir hırsızın ceplere el atma becerisi gibi birçok kavram elbette ki FRP içinde büyük yer tutar. Oyunumuzun tam bir RPG olmayı başardığı noktalardan birisi de bu. Az sayıdaki gereksiz yeteneklerin dışında oyuna büyük renk katan sosyal, çevresel yetenekler bulunuyor oyunda. Simyacılık, demircilik, yay işçiliği gibi kendi silahımızı, malzememizi kendimizin hazırlayabileceğiz ve hatta emeğimizi paraya dönüştürebileceğimiz yetenekler geliştirebiliyoruz. Bu yetenekler doğal olarak demircilik için kömür, simyacılık için otlar, yay işçiliği için odun türevleri gibi bazı malzemelere ihtiyaç duyuyor. Bunları da istersek satın alarak istersek kendimiz toplayarak tedarik edebiliyoruz. Örneğin simyacılık için bazı otlara ihtiyacımız var; haritamızdaki yeşil noktalardan "Plant Lore" yeteneğimizle otları toplayabiliyoruz. "Animal Lore" yeteneğimiz sayesinde öldürdüğümüz hayvanların cesetlerini deşerek deri vs. malzemeler elde etme, insanların ceplerindeki özel eşyalarına şöyle bir göz atma (!), kilitleri açma şansına da sahibiz. Özellikle hırsızlığı tavsiye ediyorum oyunda. (Çok faydalı bir tavsiye oldu.) Şehirdeki korumalar dahil herkesi soyabilirsiniz ancak her kuşun eti yenmez misali bazı kişiler hemen ceplerine el uzattığınızı fark edip söylenmeye başlıyorlar. Para derdinizi ortadan kaldırmasının yanında eğlence katsayınıza büyük bir ekleme yapacağından emin olabilirsiniz.Peki, bu yetenekleri nasıl elde ediyoruz? Oyunda macera ve deneyim puanlarımız mevcut. Bu puanları yaptığımız görevler, küçük keşifler ve zararsız hâle getirdiğimiz düşmanlardan sağlıyoruz. Macera puanlarımız belli miktarlara ulaştığı zaman seviye atlıyoruz ve yeteneklerimizi geliştirme sınırlarımız da atladığımız seviyeyle bağlantılı olarak artıyor. Bunun yanında büyülerimizi de geliştirme imkânına sahip oluyoruz. Bu bağlantılar için oyunda formüller verilmiş ancak incelemede bunları belirtmenin yersiz olacağı kanaatindeyim. Grubumuzdaki karakterlerin hepsinin eşit miktarda deneyim puanı kazanmaları aralarında seviye farklılığının olmamasını sağlıyor ve bizce mantıklı bir düzen sağlanmış. Yeteneklerimizi elde etmek için üstatlarından öğrenmemiz gerekiyor. Eh, fazlasıyla rastlıyoruz böyle uzman kişilere oyunda; bu konuda bir sıkıntımız yok. Öğrenirken belli miktarda para ve deneyim puanına mal oluyorlar bize. Daha sonra karakter ekranımızdan yeteneklerimizi ve büyülerimizi geliştirebiliyoruz. Geliştirmek için para ödemiyoruz ancak deneyim puanlarımızdan seviyeleri yükseldikçe okkalı biçimde harcamaya başlıyorlar. Sadece yeteneklerimizi değil, "Stat" dediğimiz karakteristik puanlarımızı da deneyim puanlarımızla arttırıyoruz. Çok yüksek deneyim miktarları isteyen bu puanlar yeteneklerimizi destekleyici ve savaş esnasında büyük avantaj sağlayacak nitelikteler. Fiziksel hasarlara, yaralanmalara, zehirlenmelere, büyülere karşı dayanıklılığımızın en büyük anahtarları bu puanlar. O yüzden uyarmadı demeyin, yeteneklere yöneleyim derken bu puanları unutursanız büyük sıkıntı çekersiniz.
Envanterimize göz atınca 2 adet eşya çantamızı ve 1 adet görev eşyalarının otomatik olarak yerleştiği görev eşyası çantamızı yanımızdan ayırmadığımızı görüyoruz. Oldukça fazla eşya taşıma (tabii ki karakterimizin taşıyabileceği ağırlık oranınca) seçeneğine sahip oluyoruz böylece. Yazının başında bahsettiğimiz gibi büyülü eşyalar değerli ve nadir bulunuyorlar. Karakterimizin kuşandığı, kullandığı eşyalara baktığımız zaman giydiği bölgeye göre koruma miktarları belirtiliyor yanlarında. Bazı dekoratif eşyalar da unutulmamış oyunda; pipo, mendil, zar gibi. Çok ilginç ihtiyaçlarımız da olmuyor değil. Mesela lağıma girip iğrenç yaratıklarla savaştık, şehre döndüğümüzde sabun envanterini kullanıp kokulardan arınmamız gerekiyor. "Keşke" dediğimiz tek nokta yiyecek içeçek noktası sanırım. Oyunda içki içebilsek de açlık ya da yorgunluk gibi durumların da olması güzel bir ayrıntı olurdu.
Neyse, yediğimiz içtiğimiz bize kalsın, gezdiklerimize bakalım. FRP’nin unutulmaz mekânları olan hanlardan da oyunumuzda bolca var. İç tasarımları, ziyaretçileri, lokasyonları ve mekân içi atmosferleri gayet güzel. Bir tarafta masaya yığılmış bir sarhoş, öbür yanda dedikodu yapanlar ve tezgâhta yeni müşteri gözleyen barmenler ile tam bir han sıcaklığı veriyor oyuncuya. Hanlardan dışarı çıkıp da şehir tasarımlarına baktığımızda aynı özeni görebiliyoruz yine. Yapılardan ağaçlara, insanların reaksiyonlarına kadar canlı bir şehir görüntüsü çizmeyi başarıyor tasarımlar.
Şehirden çıkıp diğer çevre tasarımlarına bakalım derken… "O da ne? Yolculukta saldırıya uğradık! Ya yeniden şehre kaçacağız ya da yolu temizlemekten başka şansımız yok. Evet, geldiğimiz yönü de sardıklarına göre ikinci seçeneği de atlıyoruz. Tüm grup, sırtınızı şu kayaya verin! Büyücü, arkada bekle! Amazon, yayını kuşanıp büyücünün yanında kal! Cüce, haydi hakkından gelelim şunların!"
Ertesi gün…
Sonunda şehirden çıkıp da bataklığa geldiğimizde görüyoruz ki uzak yerleşim birimlerine yolculuk yaparken haritamızı kullanıyoruz ve yolda tehlikelerle karşılaşma ihtimalimiz oldukça yüksek. O nedenle yanımıza ekmek, peynir, domates alıp pikniğe gidiyor gibi değil, tedbirli çıkmalıyız yola. Bataklığa, başka şehirlere, ormanlara, mağaralara, akla gelen her yere gittikten sonra bakıyoruz ki tasarımlar gerçekten de harika. Keşfedilecek çok çeşitte yer sunuluyor ve bu sayede asla haritanın sizi kısıtladığını düşünmüyorsunuz. Gerçekten uçsuz bucaksız bir evrende "yaşadığınızı" hissediyorsunuz.
Tasarımlardan bahsettiysek oyunun genel özelliklerinden bahsetmeye geçebiliriz. Radon Labs'ın Nebula oyun motorunu kullanan oyun Shader Model 3.0 gereksinimiyle gelse de SM2 ile de çalışabiliyor. Oyunumuz çözünürlükler ve görüntü ayrıntıları konusunda çok az oyunda rastlayabileceğimiz kadar güzel bir derecelendirme sunmuş. Ayrıntılara fazla yüklenilmediğinde SM2 ekran kartlarında da çalışabilen, ayrıntıları ve çözünürlüğü zorladığınız zaman günümüzün üst düzey ekran kartlarının ancak tam verimle çalıştırabildiği bir detaylandırma ayarı mevcut oyunda. Detayları arttırdıkça oluşan farklılık gözleri okşamak bir yana, oyunu bırakıp etrafı şöyle bir seyretmenize sebebiyet verecek kadar fazla olsa da detaylar düşük iken bile oyun, zevkinden pek de ödün vermemeyi başarıyor. Grafikler konusunda çoğu oyunda karşılaştığımız ve yamalarla kolaylıkla düzeltilebilecek birkaç doku hatası dışında büyük bir sorunla karşılaşmadık. Sinematiğinden menüsüne ve kullanıcı dostu arayüzüne kadar hiçbir detayda kolaya kaçılmadığı belli.
Oyundaki sesler ve müzikler de en az grafikler kadar kalitesini belli eder nitelikte. Konuştuğumuz hemen hemen her kişinin seslendirmesi yapılmış ve karakterlerimizin durumlara göre verdikleri sesli tepkiler büyük bir özenle hazırlanmış. Savaş anında coşan bir savaşçıdan, kendi kendisine homurdanan cüceye kadar hiçbir ses atlanmamış ve karakterleri yönetirken, uzun yolculuklar esnasında yolları aşarken oluşabilecek rutin can sıkıntısı bu sesler yardımıyla engellenmiş. Çevre sesleri oyunun canlılığına büyük katkı sağlıyor. Kuşların cıvıltısından insanların uğultusuna, karnaval seslerine, rüzgârın ağaçları okşamasına kadar her şey ayrıntılarıyla kurgulanmış. Mekânlara göre anında değişiklik gösteren müzikler mağarada, mahzende, karanlık bir ormanda gezerken adeta dikkatli olmanız konusunda sizi uyarırken şehirdeyken şehrin havasına eşlik edercesine FRP ruhuna uygun parçaları kulağınıza iliştiriyor. Müziklerin kalitesi konusunda fikir edinmek isterseniz oyunun kendi sitesinde çalan hoş müzikler iyi bir rehber olacaktır; dinlemenizi öneriyoruz.
Ses ve görüntünün harmanlandığı animasyonlarda da estetiğin ayarı gayet iyi yakalanmış. Büyü animasyonları görülmeye değer. Savaş esnasında da kılıçların sesleri, vururken ya da yaralandığında haykıran canlıların ses ve animasyon ahenkleri muhteşem. İnsanların çevrede yürüyüşlerinden mırıldanmalarına kadar her şeyi ne kadar dikkatle izleseniz de hata bulmakta zorlanıyorsunuz. Şehir meydanında sohbet çevirenlerden örs başında çalışan demircilere, köşeye sinmiş sinsice bekleyen hırsızlardan birbirine aşklarını ilan edenlere kadar karşılaştıkça yüzünüzü gülümsetecek binbir türlü ayrıntı var oyunda.
Kontrolleri de sade olan oyunumuzda karakterleri fare ya da klavye (WASD) ile yönetebiliyoruz. Savaş yeteneklerimizi ve büyülerimizi rahatlıkla kullanabilmemiz için RPG'lerden alışkın olduğumuz "action bar" ekranın altında bulunuyor. 10 boşluk ve 5 farklı dizilim seçeneğinden oluşarak 50 yeteneği birden yerleştirerek farklı durum kombinasyonları yaratmanıza izin veriyor. Fare ile de etkileşime girilecek kişilere ya da cisimlere sağ tıklayarak yapabileceklerinizi görebilirsiniz. Envanterinizde eşyalara sağ tıklayarak haklarında bilgi edinebilirsiniz. Buna benzer olarak karakter menüsünde Stat puanlarının işlevlerini sağ tıklayarak öğrenebilirsiniz. Kontroller ve oynanış incelemesi esnasında karakterlerin iki adımlık yere zıplamayı, çıkmayı beceremeyip geriden dolaşıp gelmeleri dışında pek hataya rastlamadık. Oyunumuz başlarda kolay gibi görünse de bazı yerlere erken gitmenizin ve yeterince sık oyunu kaydetmemenizin zararlarını ilerledikçe daha net görebiliyorsunuz. Bazı noktalarda öylesine stratejiler üretmeniz gerekiyor ki oyunun sıra tabanlı stratejiye doğru ilerlediğini fark ediyorsunuz. Bu nedenle yan görevleri de elinizden geldiğince yapıp güçlenmeye bakın. Yapay zekâ grup elemanlarımızda pek çalışmasa da düşmanlarımızın bazılarına bolca verilmiş durumda; oyunun herhangi bir yerinde "bayağı güçlendim, bodoslama gideyim artık" demek son kayıtlı oyununuza geri dönmeniz anlamına gelebilir.
Sürpriz! İlk masaüstü FRP'nizi oynadınız!
Oyunumuzun en can alıcı noktasına geldik; oyundaki tüm ihtimaller zarlara bakıyor aslında. İsabet ettirme ya da isabet alma oranınız hep şansınıza bakıyor. Siz sadece bu ihtimalleri yükseltiyor ya da azaltıyorsunuz. O toplanıp zar atarak FRP'cilerin oynadıkları oyunlar var ya; onlardan birisini oynuyorsunuz işte şu an. Yaralıyken kullandığınız bandajın başarılı olup olmaması bile bu ihtimallere bağlı. The Dark Eye D20 tabanında hazırlanmış bir masaüstü FRP. D20 tabanında olması 20'lik zar attığınız anlamına gelir. 1d20 tabanda attığınız zar başarmak istediğiniz şeyin zorluk seviyesine eklenir, yeteneğiniz ikisinin toplamından daha fazlaysa başarılı olursunuz. Nasıl mı? Diyelim ki birisinin cebinden bir şey çalacaksınız. O kişinin cebine el atmanın zorluğu 13 olsun. Sizin de hırsızlık (Pickpocket) yeteneğiniz 20. Bu durumda yaptığınız denemede (siz görmeseniz de) attığınız zar 6 geldi diyelim. (13+6)<20 olduğu; yani doğal zorlukla atılan zarın toplamı yeteneğinizden daha düşük olduğu için başarırsınız. Ha diyelim ki 8 attınız; o zaman da tam tersi durum söz konusu. Kısacası büyük değil, küçük atmanız gerekli bu oyunda. Bu konuda şansınızı arttırmak için oyunda çeşitli yardımcı eşyalar da mevcut ancak işin temeli yine yeteneğinizi geliştirmekten geçiyor. Siz bu zarı falan oyunda hiç düşünmeyeceksiniz ancak işin temelinin böylesine ayrıntılı ve düzenli olduğunu bilmek heyecan verici olsa gerek. Özellikle masaüstü FRP severler için çok hoş bir ayrıntı olduğu kesin; nitekim ben bayağı memnun oldum. Oh, DM'e falan da gerek yok, oyna kendi başına.
Satış stratejisi ve kalitenin mükemmel karışımı
Gerek fantastik RPG severlere Dragonage, Divinity II; gerekse kes-biç tarzı RPG severlere Diablo III çıkana kadar ilaç gibi gelecek, masaüstü FRP özlemi çekenlere farklı bir tat sunacak, fantastik kitap hastalarına hayali kahramanlarını oyuna yansıtma şansı verecek çok başarılı bir oyun duruyor önümüzde. Hepimizin ihtiyacı yok muydu böyle bir oyuna? Oyunlarda birazcık olsun derinlik arar olmamış mıydık? Karakterlerin siz emir vermedikçe savaş anlarında bocalamaları ile zıplamayı sevmemeleri (!) gibi ufak eksilerinin dışında grafikleri, sesleri, senaryosu, karakter çeşitliliği, kaliteli duruşu, ayrıntılı altyapısına rağmen kendisini oyuncuya kullanışlı arayüzüyle boğmadan sunması ve piyasaya çıkma konusunda belki de yılın en uygun zamanını seçmiş olmasıyla ayakta alkışlıyoruz Drakensang'i. Türün müdavimlerine ve başlama niyetinde olanlara oynamalarını şiddetle tavsiye ediyoruz. Haydi şimdi oyunun başına kurulup hayata bir "Auto-Pause" çekin ve sırtınızda kılıcınızın ağırlığını hissetmeye başlayın. İyi oyunlar, iyi RPG'ler.
|